Beynimde bir uğultu başlıyor sanki. Sonra büyüyor ve bu uğultu açık bir yola dönüşüyor sanki. Onu sonsuza dek sürebilirim | TED | يبدأ الطنين في عقلي، ومن ثم يكبر ويكبر حتى يصبح كصوت الشارع المفتوح. والذي أستطيع القيادة فيه الى الأبد. |
Bu uğultu eylem ve aktivite. Bu uğultu bir bağımlılık. | TED | هذا الطنين هو عمل ونشاط. هذا الطنين هو دواء . |
Bu uğultu bir müzik. Bu uğultu bir ışık ve hava. | TED | هذا الطنين هو موسيقى، هذا الطنين هو ضوء وهواء. |
Bazen başının döndüğünü söylemiştin. çınlama veya vızıItı da hissediyor musun? Evet. | Open Subtitles | كان لديك بعض نوبات الدوار ماذا عن الطنين والرنين؟ |
ve birçok kişiye uğultuyu açıklamaya çalıştığımda, onlara yazmak hakkında konuştuğumu varsayarlar. Yazmanın bana keyif verdiğini sananlar var. | TED | وعندما أحاول تفسير الطنين للكثير من الناس، يعتقدون انني أتحدث عن الكتابة والتأليف، وأن كتاباتي تجلب لي السعادة. |
Şu vızıltıyı. | Open Subtitles | ذلك الطنين. |
Bu uğultu Tanrı’nın kulaklarıma doğrudan fısıldamasıdır. | TED | هذا الطنين هو صوت الاله وهو يهمس في أذني. |
İnşa ettiğim ulus, koştuğum maraton, askerler, tuval, yüksek nota ve uğultu. uğultu, uğultu, | TED | الأمة التي أقوم ببنائها والماراثون الذي أقوم بركضه الجنود، اللوحة القماشية النغمات العالية، الطنين الطنين، الطنين. |
uğultu yaşam heyecanından doğan bir elektriktir. | TED | الطنين هو الكهرباء المولدة من الاستمتاع في الحياة. |
Gerçek uğultu tarihi bakışı yok sayar, ve atmosferdeki cesaret, beklentiler ve baskı. | TED | الطنين الحقيقي هو اهمال التحديق في الماضي، وكل المشاريع، وكل التوقعات والضغوطات. |
Ben o uğultu değildim, uğultu ben değil, artık değil. | TED | اذ أنني لست ذلك الطنين. وذلك الطنين ليس أنا، ليس بعد الآن. |
Sanırım bütün bunların füj hastalığım ve uğultu sesleri ile bir ilgisi var. | Open Subtitles | أعتقد أنه له علاقة بحالات شرودي ، وصوت الطنين |
Bir şey oldu. Elimizde gözler ve uğultu var. | Open Subtitles | حسنًا, شيئٌ ما حدث لدينا العينان و الطنين |
"Josh' un kulağıma vurduğu yerdeki çınlama hariç iyi sayılırım." | Open Subtitles | باستثناء ذلك الطنين في أذني بسبب ضربة جوش ، فقد شعرت بأنني بخير |
Aniden dilim şişmeye başlayınca kulaklarımda bir çınlama. | Open Subtitles | كان لدي ذلك الطنين في أذني عندها فجأة بدأ لساني بالإنتفاخ |
Ancak şunu iyi biliyorum, başarısızlık için yaratılmadım. Şunu da iyi biliyorum, bu uğultuyu seviyorum | TED | أعلم انني لم أخلق للفشل، وأعلم أيضاً أنني أحب الطنين. |
Ama şimdi, uğultuyu beğeniyorum, fakat o uğultuyu sevmiyorum. | TED | ولكن الآن، أحب ذلك الطنين، ولكنني لا أعشق ذلك الطنين. |
Kulaklarım çınlıyor. Şimdi geçer ve yarın tekrar başlar. | Open Subtitles | إنّه الطنين بأذني, سوف يتوقّف وتعود لطبيعتها. |
Tinnitus hastalığına yakalandı. Kulak çınlaması. Baya kötü. | Open Subtitles | يعاني من مشكلة الطنين, ذاك الصوت بأذنه, شيء جدّ فضيع. |
Sonunda Natesville izini kimsenin süremediği garip vızıltıdan farklı bir şeyle bilinecek. | Open Subtitles | ناشفيل وأخيراً ناشفيل ستكون معروفة بشيئاً آخر سوي لكونها البلدة مع الطنين الغريب الذي لا يستطيع أيَّ أحد تعقبه |
Yemek odasında vızıldama sesini duyduğumuzda "o olamaz" demiştiniz. | Open Subtitles | لكن عندما سمعتِ ذلك الطنين في غرفة الطعام قلتِ : لا يمكن |
Ama kulaklarımın çınlaması sonunda durdu. Düşündüm de biraz oyalanabilirim. | Open Subtitles | توقفت آذاني عن الطنين مؤخراً ظننت أنه يمكنني الانشغال |