Eğer gazetelere çıkmak istiyorsan trenin önüne atla, daha fazla seyirci bulursun. | Open Subtitles | إن كنتِ تريدين الظهور في الجرائد إقفزي أمام قطار فالمشاهدين هناك أكثر |
- Tekrar söylüyorum, burada olmalıydın. - Sana söyledim, halkın önüne çıkmak yok. | Open Subtitles | مرة أخرى كان عليك التواجد هنا قلت لك أنني لا أريد الظهور العلني |
Hey çocuklar etrafta periler gibi görünmek istemezsiniz değil mi? | Open Subtitles | اترى اطفال انم لا تريدون الظهور كجنيتان الان اليس كذلك؟ |
Dronların topladığı akustik veriyi birleştirmeye başlayınca, bir resim ortaya çıkmaya başlar. | TED | فبمجرد تثبيت البيانات الصوتية المجمعة بواسطة المراكب المسيرة، تشرع الصورة في الظهور. |
Bir anda ortaya çıkıp garip bir şehirdeymişiz gibi hayatıma dahil olamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك الظهور فجأة وتعكير صفو حياتي ليس ونحن في مدينة غريبة |
"Güzel görünmeye çalışmak hayatımı kısıtlar." | TED | بهذا الشكل: محاولة الظهور بشكل جيد يحد من حياتي |
Böyle saçma sapan bir sebeple gelip seni tekrar hayatıma sokacağımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | اتظن ان يمكنك الظهور مع بعض الاعذار الهرائية وانا فقط سادعك تعود لحياتى؟ |
Fakat kendisi herhangi bir sınırlama altında sahneye çıkmayı reddetmiş. | Open Subtitles | و لكنه رفض الظهور في ظل هذا النوع من الاعتراض |
Ve ben her zaman insanların karşısına bir bilim adamı gibi çıkmak istemediğimi söylerim. | TED | وكما اخبر الناس دائما انني لا احب الظهور في صورة عالم |
ve bakarsanız, olanları görebilirsiniz, ortaya çıkmak üzereler. | TED | وإذا نظرت، يمكنكم أن تروها تقع، بدأت بالفعل في الظهور. |
Lois Clarke ve Nickie Ferrante programa çıkmak üzereydi. | Open Subtitles | كلارك لويس ، نيكى فيرانتى على وشك الظهور |
Ve, bu arada, benim Tanrım bir peynirli ekmekte görünmek zorunda değildir. | TED | وبالمناسبة، إن ربي لا ينبغي عليه الظهور على رغيف بالجبن. |
Tüm yapman gereken bir sürü para ile ve aptal gibi görünmek. | Open Subtitles | ليس عليك سوى الظهور كأحمق وبمبلغ كبير من المال |
Bu şekilde ortaya çıkmaya bir son vermelisin. Ödümü koparıyorsun. | Open Subtitles | لا يمكنكِ الاستمرار في الظهور على هذا النحوُ و إفزاعي. |
Kalmana hiç gerek yokken, neden ortaya çıkıp Cumartesi cezasına talip oluyorsun? | Open Subtitles | لماذا تود الظهور في أحتجاز السبت بينما لستَ مضطراً لفعل ذلك ؟ |
Bu da daha kötü bir şey olduğundan farklı görünmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | و هذا كان الأسوأ تحاولى الظهور بصورة تخالف حقيقتك |
Söylediğim gibi, bu herifin buraya gelip, bizi kötü.. | Open Subtitles | انهم ارادو الظهور على الساحة مع كل هذه الضجة الاعلامية حتى نكون فى حالة سيئة انهميحاولونبكلالطرق. |
Moda endüstrisindeki insanlar bana, bırak bir derginin kapağına çıkmayı dergilerde bile yer alamayacaksın dediler. | TED | ولكن، أتعلمون؟ أخبرني العاملون في مجال صناعة الموضة أنّني لن أظهر في المجلات، ناهيك على الظهور على الغلاف. |
Bu şekilde gelmeye devam edersen, çocuklar bana bayıldığını düşünecek. | Open Subtitles | لو واصلت الظهور عليّ هكذا، فإنّ رفاقي سيعتقدون أنّك تعشقني. |
Onlardan çok, bizim hakkımızda bir şeyler söyleyen bir düzen ortaya çıkıyor. | TED | وثمة نموذج بدأ في الظهور ويقول الكثير بشأننا أكثر مما يقول بشأنهم. |
- 100 mil uzağa gelip, yüzünü göstermeye nasıl cesareti var? | Open Subtitles | كيف قدر على الظهور هنا وعلى بعد 100 ميل ؟ |
Bu kötü virüslerin önce İngiliz, İspanyol veya Fransız milliyetinde önce çıkma amacı yok. | TED | هذه الفيروسات السيئة ليس لديها أي نية في الظهور بداية باللغة الإنجليزية أو الأسبانية أو الفرنسية. |
Gecenin geç saatinde böyle çıkıp gelmek, korkutucu mu yoksa arkadaşların yaptığı bir şey mi? | Open Subtitles | الظهور فى ساعة متأخرة من الليل كهذا أهذا للإخافة، أم أن هذا ما يفعله أصدقائنا؟ |
Dünya liderleri aralarında konuşup gerçek L'in Tv'ye çıkması kararını almışlar. | Open Subtitles | بما يتفق مع رغباتهم، تناقش قادة العالم وهم يريدون من إل الحقيقي الظهور على التلفاز |
Perd Hapley'i becerir bile! - Ben ciddiyim, çıkar mısın? | Open Subtitles | تستطيع مضاجعة بيرد هابلي بجدية، هل تستطيعين الظهور في برنامجه؟ |
Kırmızı halıda bir gösteri yapmaya ne dersiniz bakalım? | Open Subtitles | هل يافتيات تريدون بالفعل الظهور على السجادة الحمراء? |