70'lerde, ulusal parklara yatırım yaptık. Bu da bizi özellikle gelişmekte olan ülkelerde gördüğümüz ve hatalı olduğunu düşündüğüm "her ne pahasına olursa olsun büyüme" fikrinden uzak tuttu. | TED | في سبعينيات القرن الماضي، استثمرنا في الحدائق الوطنية، مما أبقانا بعيدًا عن المنطق الخاطئ للنمو والنمو والنمو بأي ثمن الذي نرى أن الآخرين يسعون لتبنيه خصوصاً في العالم النامي. |
Her sene, gelişmekte olan ülkelerde bir milyonu aşkın anne ve bebek, doğum sırasında temel temizlik şartlarını yerine getiremediği için yaşamını kaybediyor. | TED | حيثُ يموتُ أكثر من مليون أم وطفل كل عام في دول العالم النامي بسبب عدم توفر النظافة الأساسية فقط أثناء ولادة أطفالهن. |
Her zamanki gibi, ilk önce biz alacağız gelişmekte olan dünya dilenmeye, ölmeye terk edilecek. | Open Subtitles | كالعادة, نحصل عليه أولا. العالم النامي يترك للتوسل و الموت. |
gelişmekte olan dünya ise büyük ailede kısa bir hayattır." | TED | اما العالم النامي فحياة اقصر وعائلة اكبر" |
Bu "şanslıyız" kısmını gelişmekte olan dünyada hiç kimse aşılanmamış olduğu için söylüyorum. | TED | و أقول لحسن الحظ, لأنه تقريبا لا يوجد أحد في العالم النامي تم تطعيمه. |
gelişmekte olan dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlar, gelişmiş dünya'daki bizlere kendimizi dünyaya yeniden tanıtma imkanı sunuyor. | TED | المشاكل التي تواجه العالم النامي تمنحنا نحن في العالم المتقدم فرصة لإعادة وصف انفسنا للعالم. |
İlk defa mega şehirlerimiz oldu, 5 milyon ve üzerinde, gelişen dünya'da bu gerçekleşti. | TED | لقد برزت لديكم المدن الكبيرة لأول مرة، 5 مليون نسمة فما فوق، التي حدثت في العالم النامي. |
Ve bu gelişmekte olan ülkelerde çok ilginç olacaktır. | TED | وسيكون هذا مثير للإهتمام بشدة في العالم النامي. |
Bu kızlarla ilgili asıl ilginç olan şey, aynı zamanda gelişmekte olan ülkelerde yayılan bir sosyal devrimin de göstergesi olarak, evlenmemiş olmalarıdır. | TED | والشيء المدهش عنهن انهن علامة فارقة للثورة الاجتماعية التي تحدث في العالم النامي اذ ان هذه الفتيات لسن متزوجات |
gelişmekte olan ülkelerde 2 milyar insan var demişti. | TED | اما العالم النامي فقد قالت لي ان عدده 2 مليار نسمة |
Benzer fikirler örneğin gelişmekte olan ülkelerde cibinlik dağıtılması ile ilgili kilit kişileri seçmekte kullanılabilir. | TED | و أفكار مشابهة يمكن إستخدامها ، مثلاً لأستهداف أشياء مثل الناموسيات في العالم النامي |
Ama gelişmekte olan ülkelerde görüşemezsiniz bir fabrikaya elinizde defterle gidemezsiniz ve söyleşi için işçiler çıkıp gelemezler. | Open Subtitles | من فضلك إجتمع معنا. وقلنا إننا سوف نفعل. ولكنك لاتستطيع التقابل في العالم النامي |
Yüzleşmek zorunda olduğum bir önemli zorluk da, psikiyatrist veya psikologlar gibi akıl sağlığı uzmanlarının özellikle gelişmekte olan ülkelerde belirgin şekilde az olması. | TED | ولاسيما تحديا هاما كان عليّ مواجهته وهو النقص الكبير في العاملين في مجال الصحة النفسية، مثل الأطباء النفسيين وعلماء النفس، لا سيما في العالم النامي. |
gelişmekte olan dünya ise çoğunlukla güncel yansımaların haricinde tutuldukları halde bu alternatif teknolojilerin potansiyelini görüyor ve Batı ile birdirbir oynuyor. | TED | العالم النامي, وهو خارج معادلات الإنتاج الحالية بشكل كبير, يرى إمكانيات تلك التكنولوجيات البديلة, و هو الآن يتخطى الغرب. |
Şimdi, beni yanlış anlamayın, Herceptin gibi pahalı ilaçları gelişmekte olan dünya kesimine sunmaktan bahsetmiyorum, tabii ki gönül isterdi öyle de olsun. | TED | لا تفهموني بشكل خاطئ لا أتكلم عن نقل أدوية غالية الثمن مثل (هيرسبتين) إلى العالم النامي بالرغم من أنني أود فعل هذا. |
Bu yalnızca gelişmekte olan dünyada değil. | TED | هذا ليس فقط في العالم النامي. |
Bu konu hakkında son derece tutkulu hissetmeye başladım, gelişmekte olan dünyada gördüklerimden sonra. | TED | انا يجب ان احس عاطفيا بشكل لا يصدق حول هذه المسألة لان ما رأيته في العالم النامي . |
Ve şempanzelerin kötü durumundan daha fazla bahsettikçe, her şeyin birbirine bağlanmış olduğu gerçeğini fark ettim ve gelişmekte olan dünyanın sorunları, çoğunlukla gelişmiş dünyanın açgözlülüğünden kaynaklanıyordu ve her şey bir araya geliyordu, ve- bir anlam değil, umut anlamda yatar, dediniz- anlamsızlık oluşturuyordu. | TED | وكلما تحدثت كثيرا عن حالة الشمبانزي، أدركت كثيرا حقيقة أن حقيقة كل شيء مترابط، ومشاكل العالم النامي غالبا ما تنبع من جشع العالم المتطور، وأن كل شيء مربوط ببعضه البعض، وخلق -- ليس معنى، الأمل يكمن في الشعور، كما قلتم -- إنه عمل دون معنى. |
Aslında, Batı'yı gelişmekte olan dünyanın önünde tutan inovasyon, daha gelişmiş ve yenilikçi işlerle gelişmiş ülkelerde yapılmakta ve angarya diyebileceğimiz daha basit işler gelişmekte olan ülkelerde yapılmaktadır. | TED | وهو في الحقيقة يقول أن الابتكار هو الذي سيبقي الغرب متقدماً عن العالم النامي، حيث يتم إنجاز المهام المعقدة والابتكارية في العالم المتقدم بينما المهام الأقل تعقيداً، الأعمال الكادحة، إن أمكن القول، يتم إنجازها في العالم النامي. |
Yani o veri topladı ve bir sunum yaptı ve bu sunum insanların gelişen dünya ekonomisi ile ilgili fikirlerini yerle bir etti. | TED | إذاً، فقد أخذ هذه البيانات وصنع بها عَرضه الذي حطّم الكثير من الأساطير لدى الناس حول الإقتصاديات في العالم النامي. |
gelişmekte olan ülkelerdeki insanlar için yeni araçlar elde edersiniz. | TED | تحصلون على أدوات جديدة للناس في العالم النامي. |