ama önümüzde net bir resim var ki, adalet hakkında ne düşündüğünü biliyoruz. | Open Subtitles | لكن لدينا صورَة واضحَة جداً عمَّا كانَ يُفكرُ عن العدالَة |
Hep adil davrandığıma dair kendimle gurur duydum, ama benim mahkememde, adalet gerçekten kördü. | Open Subtitles | ترى، أنا لطالما افتخرتُ بنفسي بأني عادلَه بأنه في محكمتي كانَت العدالَة حقاً عمياء |
adalet için bunu yaptığını söyledin ve buna ilave bir şeyler daha olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | تَقولُ أنكَ مُشتَرِك مِن أجلِ العدالَة أعتَقِدُ أنَ هُناكَ شيءٌ آخَر |
Şimdi bu adalet nasıl oluyor da hep başkalarının lehine işliyor? | Open Subtitles | لماذا تعملُ العدالَة فقط لصالحِ شخصٍ آخَر؟ |
Öldürülen o adamlar için adalet istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُ تحقيق العدالَة لأولئكَ الرجال المقتولين |
Robson'a karşı Carl Jankins'i ifade vermeye ikna ettiğimden dolayı seni yanılttığımı düşünüyorsun, ama emin ol ne yaptıysam adalet için yaptım. | Open Subtitles | تشعرُ أني أسَأتُ إليك بجَعلي (كارل جينكينز) يشهَد ضِدَ (روبسون) لكني أؤكدُ لَك بأنَ ما فعلتُه كانَ لأجلِ العدالَة |
adalet için. | Open Subtitles | هذا بسبب العدالَة |
adalet yerini bulmalı. | Open Subtitles | يجبُ أن تُنفَّذ العدالَة |
Dediğim gibi, adalet yerini bulmalı. | Open Subtitles | كما قُلت، يجبُ تنفيذ العدالَة |
Montaj hattındaki adalet. | Open Subtitles | العدالَة على خَط الإنتاج |
Doğruluk için Howell, adalet için. | Open Subtitles | من أجلِ الحقيقة يا (هاول)، و العدالَة |
adalet. | Open Subtitles | العدالَة |