Belediye Kurul üyesinin parmağındaki akik taşından da küçük olan yaratıkların çektiği arabasıyla gelir. | Open Subtitles | و قد أتت الى دولتنا ليست أكبر من حجر العقيق على اصبع السبابة الخاص بالعمدة |
Gümüş içinde yeşil akik taşlı nişan yüzüğü getiren olmuş mu baksın. | Open Subtitles | لمعرفة ما اذا أحد ما أحضر خاتم خطوبة من العقيق الأخضر مجموع من الرصاص |
Duvarlar bir çeşit akik taşından yapılmış gibi. | Open Subtitles | وكأنما الحوائط مصنوعة من نوع من العقيق. |
Yeşim, opal, Safir, Turmalin. | Open Subtitles | فقط أربعة: اليشم, العقيق, الياقوت والتورمالين. |
Annemin opal kolyesini çalmış. | Open Subtitles | لقد سرقت قلادة العقيق خاصة والدتي |
Ama Taşlar seni geri getirdi. | Open Subtitles | لكن العقيق أعادك للحياة. |
lal taşından bir broş, bir baston ve bir kulak borusu. | Open Subtitles | تضع بروش من العقيق و تمسك عصا و تضع سماعة أذن |
Bu benim son işim-- iki küçük akik aslan başı ve bir parça işlenmiş deri. | Open Subtitles | شيئان صغيران من العقيق اليماني {\pos(192,220)} وقطعة جلد مزخرفة {\pos(192,220)} لا امتلك اي فكرة عن استخداماتها |
Kırmızı akik. Virginia'da bulunan bir taş. | Open Subtitles | (إنهُ (العقيق الأحمر), و هي صخرة موجودة في (فيرجينيا |
Siyah akik, Ali. Elmas da benim. | Open Subtitles | "العقيق اليماني" يّمثل (علي)، وأنا تمثلني الماسة. |
Ya da Crosby'nin akik taşından yapılmış satranç taşlarını kırdığı zamanı o zaman çok öfkelenmiştin ya da Sarah ve Seth'in konserden gece yarısından sonra kafaları uçmuş halde eve gelmelerinde. | Open Subtitles | أو عندما قام (كروزبي) بكسر قطع الشطرنج السوداء المصنوعة من العقيق كنت غاضباً جداً بشأنها و كذلك عندما عادت (ساره) مع (سيث) في الساعة الثالثة صباحاً من الحفلة منتشية |
Üzgünüm ama kesinlikle kırmızı akik taşıydı. | Open Subtitles | (آسف, لكنها بالتأكيد (العقيق الأحمر |
Bir taş buldum. Kırmızı akik taşı. | Open Subtitles | (إنها صخرة, (العقيق الأحمر |
Mor opal. | Open Subtitles | العقيق البنفسجي. |
- Bunlar opal ve gümüş. | Open Subtitles | إنها من العقيق والفضة و؟ |
- Bunlar opal ve gümüş. | Open Subtitles | إنها من العقيق والفضة |
Bunlar Büyük Göller yakınından alınan kumlar ve pembe lal taşı ya da yeşil pistasit gibi mineraller ve her türlü şaşırtıcı şeylerle dolu olduğunu görebilirsiniz ve eğer farklı yerlerden farklı kumlara bakarsanız, her bir kumsalda, kuma baktığınız her bir yerde, kum farklıdır. İşte bu Big Sur'dan, küçük kıymetli Taşlar gibiler. | TED | هذه رمال قرب منطقة البحيرات الكبرى، ويمكنك أن ترى أنها مليئة بالمعادن مثل العقيق الوردي والإيبيدوت الأخضر وأشياء مذهلة، وإذا نظرتم إلى رمال مختلفة من أماكن مختلفة، كل شاطئ، وفي كل مكان تنظر فيه إلى الرمال، تراها مختلفة. هنا من "بيغ سور"، كأنها جواهر صغيرة. |
Taşlar da elimde değil çocuk da. | Open Subtitles | -لست أحوز العقيق ولا الغلام . |
Taşlar Eretria, hemen! | Open Subtitles | العقيق يا (إرتريا)، فورًا! |
Kakma lal taşlarının, kalay ve abanozla tasarımı bunun açıkça 18. yüzyıl Avrupa'sına ait olduğunu gösterir. | Open Subtitles | إنّ تصميم، العقيق المُطعَّم بالسبائك الفضية، و الخشب الأفريقي يدل على أنه صولجان أوروبي من القرن الـ18 |