ayrıca yelek ve başlığı, ve ahşap koyu renk bastonu. | Open Subtitles | و سترة الصدر و العكاز من الخشب الداكن |
bastonu al. | Open Subtitles | إلتقط العكاز |
Bu harika bir baston. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | إن هذا هو العكاز المناسب شكرا جزيلا |
Gemide kalmaya devam edecekse, koltuk değneği ile devam edemez. | Open Subtitles | إن استمر بالمشي على السفينة سيكون العكاز عقبة كبيرة له |
Seni bu değnekle dövmemi ister misin? | Open Subtitles | هل تريديننى أن أضربك بهذا العكاز ؟ |
Bastonun başı kemik ağırlığına eşdeğer veya daha büyük bir şeyden yapılmış. | Open Subtitles | رأس العكاز كان مصنوعاً من شئ مشابه أو أشد كثافةً من العظم |
Bayan Crane'ne siz, ne başka diğer Doktor Crane ne de bastonlu Crane eve girsin, dedi. | Open Subtitles | تقول لا أنت ولا الطبيب الآخر والا الرجل ذو العكاز |
Bir baston. | Open Subtitles | ولأيّ غرض بالضبط تريد العكاز هنا ؟ |
Bir baston. | Open Subtitles | ولأيّ غرض بالضبط تريد العكاز هنا ؟ |
baston bir köpeğin diş izlerini gösteriyor ve ağaç Madeira'nın güneydoğusundaki bir adadan. | Open Subtitles | "العكاز يُظهر آثار أسنان كلب" "خشبه جاء من جزيرة جنوب غرب ماديرا" |
Felç geçirmişti, zorla yürüyordu ve koltuk değneği vardı. | TED | كان مشلولًا، بالكاد يستطيع المشي، ويستخدم العكاز. |
Yürürken canın yanarsa koltuk değneği kullanabilirsin. | Open Subtitles | لذا ، استخدمي فقط العكاز حتى لاتشعرين بالألم عند المشي |
Bir kolu alçılıydı. lKoltuk değneği kullanıyordu. | Open Subtitles | وسيرتدى جبيرة فوق ذراعه ويستعمل العكاز |
Seni bu değnekle dövmemi ister misin? | Open Subtitles | هل تريديننى أن أضربك بهذا العكاز ؟ |
Seni bu değnekle öldürebilirim. | Open Subtitles | يمكننى قتلك بهذا العكاز |
Seni bu değnekle öldürebilirim. | Open Subtitles | يمكننى قتلك بهذا العكاز |
Bastonun tozda bıraktığı izlere bak. | Open Subtitles | أنظر إلى علامات العكاز الموجوده فى التراب |
Peki şu bastonlu adam, o kim? | Open Subtitles | والرجل صاحب العكاز ؟ من هو ؟ |