Tatlım, bu Krom ve paslanmaz çelikten. | Open Subtitles | عزيزي, انه مصنوع من الكروم والفولاذ المقاوم للصدأ |
Çünkü, birisi en son bir Cylon gördüğünde Krom kaplı yürüyen tost makinelerine benziyorlardı. | Open Subtitles | لدي مشكلة بسيطة في تصديق هذا. اخر مرة راي اي جد السيلونز, كان يبدون في هيئة الة مثل معدن الكروم. |
Bu teknoloji, bu durumda Chrome'lar insanların arasında uçurum açıyor. | Open Subtitles | تلك التِقنيه، فى هذه القضيه الكروم إنها تزرع الخِلافات بين الناس |
Çocuklar Chrome'muş Genetiği geliştirilmiş. | Open Subtitles | "الأطفال كانوا مخلقين من معدن "الكروم معدلين وراثياً |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
Evet, Toby'nin sütunu temizlemek için kullanacağı Kromik asite ulaşabilirsem belki halatı eritmek için kullanılabilir. | Open Subtitles | أجل ، حسنا ، إذا إستطعت الوصول إلى حمض الكروم الذي كان سيستخدمه توبي لتنظيف العمود لعله سيكون قادرا على تفتيت الحبل |
Bomba kromdan izler taşıyor. | Open Subtitles | القنبلة لديها آثار عنصر الكروم. |
Yeni modeller güzel parlak Krom yıldız vidalar kullanır. Onları gördüm. | Open Subtitles | الموديلات الحديثة تستعمل الكروم اللامع.. |
Kahramanların neden senin gibi parlak, Krom kaplı bir şeyle ödüllendirildiklerini anlayabiliyorum. | Open Subtitles | أنا يُمْكِنُ أَنْ أَرى لِماذا أبطالَ مثلك تَكافأُ بالزجاجِ الجديدِ اللمّاعِ ومعدنِ الكروم |
Burada çürümeyi engellemek için deriler Krom ve benzeri toksinlerle işlenir. | Open Subtitles | مواد قاتله مثل الكروم وغيرها من السموم لوقف التحلل. |
Chrome'lar bazen çok garip olabiliyor. | Open Subtitles | الكروم" ربما تكون" نوعاً ما غريب من أي شيء |
"Chrome Skull" | Open Subtitles | جمجمة من الكروم |
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu. | Open Subtitles | كانت تسرى فيهم جرعه من النشاط مزارعى الكروم و زارعى البذور كلُُُ كان يأمل أن يجلس تحت كرمة العنب أو شجرة تين الخاصه به |
İkimiz de çocuk yetiştiriyoruz. Daha iyi üzüm yetiştirmek için bilimden yararlanıyorsunuz. | Open Subtitles | كلانا مربٍ للأبناء، أنت تستخدم العلم لتحسين نمو الكروم |
Bu güzergâh sizi İtalya'nın en iyi şaraplarının üretildiği müthiş üzüm bağlarına götürür. | Open Subtitles | يأخذك من خلال غطاء واق من الكروم إنتاج أعظم النبيذ الأحمر الإيطالي: |
Ve Amy laboratuvar malzemelerini temizlemek için Kromik asit ve beyaz sirke çözeltisi kullanmaya başladığında birden herkes kullanmaya başladı. | Open Subtitles | وعندما بدأت (إيمي) باستخدام محلول حامض الكروم والخل الأبيض لتنظيف كل معدات مختبرها بدأ الجميع بفعل نفس الشيء فجأة |
kromdan sonraki en büyük Arnavutluk ihracatıdır bu adamlar. | Open Subtitles | انهم أكبر المصدرين الـ(ألبانيين) منذ الكروم |
Hep aynı şeyi yemek sıkıcı oluyordur gerçi. Küçükken Red Vines'ı çok severdim mesela. Hala da severim. | Open Subtitles | على الرغم من كون ذلك بنفس الطرق القديمة, أعني حينما كنتُ صغيرة كنتُ أُحب الكروم الحمراء و لا زلتُ كذلك |
Asmaların şimdiye kadar yağmur görmesi lazımdı ama şimdiye kadar iki tanker su getirdik. | Open Subtitles | لا بد أن تكون الكروم قد أخرجت براعمها في هذا الوقت، ولكنني كنت أحضر صهريجي ماء في الأسبوع منذ شرائنا للأرض |
Arka bahçede onlarla oynuyordum, kız sarmaşığa tırmanıyordu. | Open Subtitles | كنت ألعب معهما في الفناء والفتاة كانت تصعد على الكروم |
Kuvira'nın bataklıktaki sarmaşıkları biçmesinin ardından Cumhuriyet Şehri'ndeki sarmaşıklar, buna insanları kaçırarak karşılık vermiştir. | Open Subtitles | كانت ردة فعل الكروم في المدينة الجمهورية بخطف الناس. |
Her yerime dolaşan sarmaşıklardan beslenerek. | Open Subtitles | مُتغذيًّا على (الكروم) الذي يزحف بجانبي. "{\cH218D09}."الكروم: نباتٌ مُتسلّق، و هو العنب |
kromla amyantı ben yaratmadım dağları ben kazmadım. | Open Subtitles | لم اختلق الكروم والأسبستوس، لم أقم بحفر الجبل |
Ben, bir çift kromajlı muşta alacağım. | Open Subtitles | سأَحصل لى على زوج مفاصل نحاسية مطلية بمعدن الكروم |