Hayır, benim söylediğim Miami'nin 2. perde defansında biraz tembellik ettiği. | Open Subtitles | لا، قصدي أنّ "ميامي" أصابهم بعض الكسل في تغطيتهم للدفاع بلاعبين. |
Yedi ölümcül günahtan biri tembellik, yani yetenekleri ve nimetleri heba etmek. | Open Subtitles | واحدة من الخطايا السبع المميتة الكسل الفشل في استخدام مواهبك |
Bana sorarsan, bu tembellik ve hırs eksikliği çok kullanılmış ve her yeri klişe kokan o zenci basmakalıbını desteklemekten başka bir işe yaramıyor. | Open Subtitles | بالنسبه لي هذا النوع من الكسل وقلة الطموح فقط يغذي بشكل مبتذل وسطحي جميع الأسطوانات المشروخه حول السود |
Yeni nesil zayıf ve tembel bu benim hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | الكسل بيوم الأحد الذي يمتلكه جيلك يجعلني أشعر بعدم الراحة |
Gurur, kıskançlık, oburluk, şehvet, öfke, açgözlülük ya da tembellikten hangisine yatkınsan sana o saldırır. | Open Subtitles | سواء كانت الفخر، الحقد، الشراهة، الشهوة، الغضب، الطمع أو الكسل أيُّ خطيئة تطابقك ستمتلكك |
Sudan ve yemekten uzak kalarak tembelliğin gıdasını uzaklaştıracağına inanıyor! | Open Subtitles | أنه إذا منع الطعام و الشراب فسيمنع الغذاء لإجل الكسل |
Mutluluk, unutmamızı sağlayan bir Miskinlik yaratır. | Open Subtitles | السعادة تولد الكسل والذي يسمح لنا بأن ننسى |
Çünkü tembellik tahammül etmeyeceğim bir şey. | Open Subtitles | جيد . لأن الكسل هو الشيء الوحيد الذي لا أتساهل به. |
Yani yalnızca konudan kaçınıp tembellik ettim. | Open Subtitles | غير الكسل المطلق فإننا نتجنب الموضوع لكن هل تعرف ماذا؟ |
Ben bunu genellikle bir tür zihinsel tembellik olarak görüyorum. | TED | أراها عادةً كنوع من الكسل الذهني. |
Nerede karşıma çıksa, tembellik ve imtiyazla mücadele ettim. | Open Subtitles | لأقاتل الكسل, والامتياز اينما وجدتهما |
Oburluk... açgözlülük... tembellik, öfke... kibir, şehvet... ve kıskançlık. | Open Subtitles | الشراهه 000 الطمع 000 الكسل, الغضب 000 |
Yani, açgözlülük, oburluk tembellik, öfke, kibirlik, kıskançlık da var. | Open Subtitles | الكسل , الغضب , الغرور , الكراهية |
Ve belli oldu ki gerçekte o kadar da tembel değiliz. | TED | لأنه اتضح أنه لسنا في الواقع غاية في الكسل. |
Kendinizi ne kadar tembel hissederseniz hissedin, özünde hiçbir şey yapmıyor değiliz. | TED | غض النظر عن مدى الكسل الذي تشعر به، جوهرياً أنت تقوم بفعل شئ ما. |
Sadece bunu başarmakla kalmıyorlar, bunu oldukça tembel yolla yapıyorlar. | TED | ليس فقط يمكنهم فعل ذلك جيداً، يفعلون ذلك في نوع من الكسل. |
Bugüne kadar kimse tembellikten böylesine saçmalıklar içeren bir ölçüm yapmamıştı. | Open Subtitles | و لكن لم يحدث أن أحداً بلغ من الكسل حداً جعله يكتب هذا الهراء |
Biraz tembellikten, biraz kayıtsızlıktan... | Open Subtitles | منها بسبب الكسل ومنها بسبب عدم المبالاة. |
Tabii ki eğer bu tembelliğin veya oburluğun bir sebebi değil de bezelerin yarattığı bir durum ise yorumumu geri alıyorum. | Open Subtitles | يا لها من جملة لكن بالطبع ، إذا كان ذلك نتيجة خلل غددي و ليس النهم و الكسل |
Çalışmazsan Miskinlik oluyor. | Open Subtitles | هناك نوع من الكسل في العمل. |
Fakat hızlı kaybetmenin girişimcilere tek seçenekmiş gibi göstermenin tembelliği teşvik etmesinden korkuyorum. | TED | و لكنني أخشى أنه عندما نقدم الفشل السريع لرواد الأعمال كخيارهم الوحيد، قد نكون نشجع الكسل. |
Like a lazy ocean hugs the shore | Open Subtitles | # هذا يهيئ محيط من الكسل # |
Bu çok tembelce ve saygısızca olur. | Open Subtitles | لأن هذا يدل على الكسل و عدم الاحترام |
Ve nihayet bilimsel araştırmalar var, mesela İngiltere'de 'Oburluk mu? üşengeçlik mi?' adında bir araştırma, kilo ile beslenme ve kilo ile hareketsizliğin ilişkilerini izledi. Ve kilo ile hareketsizliğin arasında çok daha güçlü bir bağ buldu. | TED | وأخيراً لدينا الدراسات، واحدة في بريطانيا تسمى "الشراهة مقابل الكسل" التي تابعت الوزن مقابل النظام الغذائي وتابعت الوزن مقابل الخمول، ووجدت علاقة أقوى، وأعلى بين الأخيرين. |
İnsanlar tembelleşti. | Open Subtitles | أجل، لكن أصابهم الكسل |
Eşyalar. Hiçbir şeyi değiştirmemişsin. Cüretkârlığından mı tembelliğinden mi? | Open Subtitles | لم تقم بتغيير شيء هنا أتكون هذه شجاعة منك أم أنه الكسل ؟ |
Aylaklığın insana verdiği hazzı bilmiyorlar. | Open Subtitles | لا يعلمون متعة الكسل |