Laptop'ıma fıstık ezmesi bulaştıran çocukla aynı çocuk olduğunu düşünmek zor. | Open Subtitles | من الصعب تخيل إنه نفس الشاب الصغير الذي لطخ لتوه اللاب توب بزبدة الفول السوداني |
Laptop'ıma fıstık ezmesi sürmeseydi olabilirdi. | Open Subtitles | لو لم يكن هناك زبدة فول سوداني على اللاب توب |
Tarih öğretmenimi sevdim, bana verdikleri Laptop'ı da. | Open Subtitles | وأنا أحب مدرس التاريخ و اللاب توب الذى أعطتنى إياه المدرسة |
Adamın biri Dizüstü bilgisayarını kaybetti sonra herkes çıldırdı. | Open Subtitles | رجل ما أضاع اللاب توب, والجميع أصيبوا بالجنون |
Bazılarının dahili kameralı laptopları var bazılarında sadece webcamler. | Open Subtitles | البعض لهم كاميرات في اللاب توب و البعض لديهم كاميرات منفصله للنت |
Boş Laptop çantaları. Bilgisayarlarının peşindeydi. | Open Subtitles | حقائب لاب توب فارغة لقد كان يسعى من أجل أجهزة اللاب توب الخاصة بها |
Hayır, Laptop'ını temizledim. | Open Subtitles | لا، اللاب توب أصبح دون زبدة فول سوداني |
Laptop buzdağının sadece ufak bir kısmı. | Open Subtitles | اللاب توب كان خدشاَ من انهيار جليدي |
Alın! O eski Laptop mu? | Open Subtitles | هل هذا هو اللاب توب القديم ؟ |
Ayrıca görünüşe bakılırsa, kayıp tek şey, Dizüstü bilgisayarı. | Open Subtitles | بإضافة إلى حقيقة أن الشىء الوحيد المفقود هنا هو اللاب توب الخاص به |
Bilgisayar tam şuraya oturur, yani, Dizüstü bilgisayar kayıpsa belki de onu katil almıştır. | Open Subtitles | يتم وضعه هنا , لذا إذا اللاب توب مفقود فربما القاتل يملكه |
Pekâlâ. Dizüstü bilgisayarın yanına takılan küçük bir bellek aygıtı. | Open Subtitles | انها قرص تخزين يدخل في جانب اللاب توب |
Kontrol odasına laptopları almaya gideceğim. | Open Subtitles | سأذهب لغرفة التحكم وأجلب اللاب توب |