"اللباسِ" - Traduction Arabe en Turc

    • elbise
        
    • elbiseyi
        
    • elbisenin
        
    • elbiseli
        
    • elbiseden
        
    • elbiseyle
        
    • parça giysi
        
    O elbise bir çocuğun doğum gününde giyilecek türde değil. Open Subtitles لَستُ متأكّد بأن اللباسِ ملائمُ لa حفلة عيد الميلاد طفلِ.
    Onu ne zaman bu elbise içinde hayal etsem işe gidecekmiş gibi geliyor. Open Subtitles حينما أعتقد مِنْ أمي أَراها في هذا اللباسِ. ذِهاب إلى العملِ.
    elbiseyi çıkarmam gerekiyordu. Open Subtitles أوه، أنا فقط كان لا بُدَّ أنْ أَخْرجَ ذلك اللباسِ.
    Aynı zamanda bu elbiseyi bu gece için bana sen almıştın. Open Subtitles إضافةً إلى، إشتريتَني هذا اللباسِ فقط لللّيلة.
    Bu elbisenin içine girebilmek için günlerdir birşey yemedim. Open Subtitles أنا مَا أَكلتُ في أيامِ لذا أنا يُمْكِنُ أَنْ أُلائمَ إلى هذا اللباسِ.
    elbisenin nasıl durduğunu sormam lazım. Open Subtitles أُريدُ سُؤالها كَمْ أَنْظرُ في هذا اللباسِ.
    Yani bütün yapmamız gereken şu mavi elbiseli kızı bulmak. Open Subtitles لذا ما نحن مِنْ الضروري أَنْ نَعمَلَ بحثُ تلك البنتِ في اللباسِ الأزرقِ.
    Anne, elbiseden bahsetmiyorum. Open Subtitles أمُّى، لا أَتحدّثُ عن اللباسِ.
    elbise Voque'a kapak olunca utanan sen olacaksın. Open Subtitles الوحيد الذي سَيُحرجُ هو أنت عندما يَنتهي هذا اللباسِ لأن يكون في أكثر رواج مطلوبِ.
    Ama saçım çok kabarık. Ve bu elbise şaka gibi. Open Subtitles هو فقط بأنّ شَعرِي ضخمُ وهذا اللباسِ a نكتة.
    Ayrıca kendi adıma söyleyeyim, elbise konusunda yanılıyorsun. Open Subtitles وشخصياً، أعتقد أنت على خطأ حول اللباسِ.
    Sen küçük bir kızken, o elbiseyi giydiğimde ağlar dururdun. Open Subtitles عندما أنت كُنْتَ قليلاً، أنت كُنْتَ تَبْكي حينما وَضعتُ ذلك اللباسِ على.
    Aslında o elbiseyi giydiğinde bazen senden nefret ederdim. Open Subtitles كَرهتُك في الحقيقة أحياناً عندما وَضعتَ على ذلك اللباسِ.
    Nick ile Amber Rowe'un dairesinde bulduğumuz siyah mini elbiseyi inceledim. Open Subtitles فَحصتُ ذلك اللباسِ الأسودِ الصَغيرِ الذي نيك وأنا وَجدتُ في الكهرمانِ رو الشُقَّة.
    Aman Tanrım. elbisenin pulları bu ışıkta nasıl da parlıyor. Open Subtitles إنظرْ إلى الطريقِ الذي الأضويةِ تُشرقُ على sequins على هذا اللباسِ.
    Mühendislik harikası yaratıp iki koz bu elbisenin içine girmeyi başardım. Open Subtitles أدّيتُ a معجزة هندسة بتَسجيل نفسي إلى هذا اللباسِ مرّتين،
    elbisenin kalça kısmına yapışmış. Open Subtitles إنحصرتْ في منطقةِ العقبَ اللباسِ.
    Mavi elbiseli kız olmalı. Open Subtitles : يَكُونُ Gotta البنت في اللباسِ الأزرقِ.
    Siyah elbiseli ve yüzü peçeli olan. Open Subtitles - هناك في اللباسِ والحجابِ الأسودِ.
    - Hayır. Ben elbiseden bahsetmiyorum. Open Subtitles لا أَتحدّثُ عن اللباسِ.
    Sonra Bianca, Kenneth Coles'u o elbiseyle giymemesini söylediğimde bana hak verdi. Open Subtitles إذا بيانكا تَقُولُ بأنّني كُنْتُ محق، بأنّها لَمْ تَلْبسْ كينيث كولز بذلك اللباسِ...
    Sadece birkaç parça giysi dondurulmuş bir hayvan ve Maya için birkaç defter. Open Subtitles فقط بَعْض اللباسِ , حيوان محشو، والبعض sketchbooks لMy.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus