Öykünün icinden heyecanlı anları gösteren bir zaman cetveli goruyorsunuz. | TED | يمكنكم رؤية جدول زمني، يظهر لكم اللحظات المثيرة خلال القصة. |
O anlarda her zaman, onlar da kendi kayıplarından bahsediyorlar. | TED | في هذه اللحظات دائمًا، فهم يشاركون تجاربهم الخاصة لفقدانهم أعزاء. |
Bu, her şeyin ters gittiği o nadir anlardan biri Chuck. | Open Subtitles | هذه إحدى اللحظات النادرة عندما تكون الأشياء غير شرعية , تشاك |
Orada burada birkaç heyecanlı an yaşadım, ama, bilirsin işte, hepsi geçti gitti. | Open Subtitles | حسنا لدي بعض اللحظات المثيرة هنا وهناك ولكن كما تعرفين مجرد لحظات عابرة |
Ve bu anı,yeni geleceğin sevgi ve bağIıIığını... kutlamak için kullanacağız. | Open Subtitles | و نستغل هذه اللحظات لإحتفال بمستقبل جديد من الإلتزام و الحب |
Karaya en yakın olduğumuz anların bu anlar olduğunu bilirdik. | Open Subtitles | ،علمنا في تلك اللحظات أننا لن نقترب يوماً من اليابسة |
Birçoğu ölüme mahkum edildi, fakat yalancı infaza ve çarın son dakika affına maruz kaldılar. | TED | وحُكم عليهم بالإعدام، ولكن تم تخفيف الحكم في اللحظات الأخيرة من تنفيذه بواسطة القيصر. |
Annemdi, terk eden tam da benim doğduğum anda. | TED | كانت والدتي تحتضر و تغادر، خلال اللحظات التي ولدت فيها |
Hayır, beş saati sizin sanat koleksiyonunuzu pahalı arabalara olan ilginizi hayatınızın en travmatik anları hariç her şeyi tartışmaya harcadık. | Open Subtitles | لا قضينا 5 ساعات في مناقشة مجموعتك الفنية و إعجابك بالسيارات الغالية و كل شئ ما عدا اللحظات المؤلمة في حياتك |
"Bunu çok iyi biliyorum, çünkü bizler böyle anları defalarca yaşadık." | Open Subtitles | أعرف ذلك لأننا أكثر من مرّة واجهنا مثل هذه اللحظات بأنفسنا |
İşler toparlandığındaki hayatın en iyi anları çok az ve kısacıktır. | Open Subtitles | وأفضل اللحظات في الحياة , عندما يترتب كل شيء قليلة وعابرة |
Jamie birlikteyken küçük anlarda hissediyorum çünkü beni çok sert seviyor. | Open Subtitles | يمكنني الشعور به في بعض اللحظات مع جيمي لأنه يحبني بشدة |
Şafaktan önceki en karanlık anlarda bir kadın yatağına döner. | Open Subtitles | في أحلك اللحظات قبل بزوغ الفجر عادت إمرأة إلى فِراشها |
Bu, İngiliz ırkı ve ulusunun yeteneklerini ve zekasını göstereceği anlardan biri. | Open Subtitles | هذه أحد تلك اللحظات حيث الشعب والأمة البريطانية يمكن أن تظهر جودتها |
İşte bu komada olduğuma mutlu olduğum nadir anlardan biri. | Open Subtitles | هذه واحدة من اللحظات التي أكون فيها سعيدًا لكوني بغيبوبة |
Hani insanların umutlarının söndüğü o an var ya, o anla besleniyorum. | Open Subtitles | أتعرف تلك اللحظة التي يموت بها آمل الناس؟ أتغذى على تلك اللحظات |
Sayısız an poz verilmemiş, ayralanmamış doğal anlar burada kayda alındı, ve bizler bunları nasıl keşfedeceğimizi ve bulacağımızı yeni yeni öğreniyoruz. | TED | لحظات لا تعد من اللحظات الطبيعية العفوية، لحظات غير مصطنعة، التقطت هناك، و لقد بدأنا نتعلم كيف نكتشفها و نجدها، |
Vatandaş olmayan insanlarla bu anı paylaşmayı çok az kişi düşünür, ancak o gece kaybetme olasılığım yüksekti. | TED | وبقليل من التفكير في تقاسم تلك اللحظات مع أناس ليسوا مواطنين لكنهم دفعوا الكثير لخسارة هذه الليلة |
O anların bir çoğu bile bir araya gelip bu hareketi başlatamaz. | TED | حتى الكثير من تلك اللحظات مع بعضها لا تنتج حركة. |
İşin ilginç yanı bir dakika önce edindiğiniz bu bilgi, bu şekilleri deneyimlemenizi etkiliyor. | TED | والمشوّق أيضاً هو أنّ المعرفة التي اكتسبتها منذ لحظات مضت قامت بتغيير خبرتك حول هذه النقاط في هذه اللحظات. |
Ayrıca ve daha önemlisi, bir anda olan bir şey olduğuna karar veremeyiz çünkü müzik hit şarkılardan, her şeyi değiştiren büyük, ikonik anlardan çok daha fazlasıdır. | TED | لكن أيضًا والأكثر أهمية، أننا لا نستطيع التقرير أنها مجرد حدث عابر، لأن الموسيقى تعني أكثر بكثير من الأغنيات الناجحة، هذه اللحظات الإبداعية التي تغير كل شيء. |
Çocuğunun tüm önemli anlarını kaçıran babayla ilgili şarkı var ya hani? | Open Subtitles | تعرف,تلك الاغنية عن الاب الذي يفوت كل اللحظات الهامة في حياة ابنه؟ |
Son dakikada kader bize son oyununu oynadı. Dolly Messiter. | Open Subtitles | كانت هذه قسوة من القدر أن يعادينا حتى اللحظات الأخيرة |
Emma'nın o son anlarında neler hissetmiş olabileceğini hayâl etmeye çalışırım. | Open Subtitles | حاولت ان اتصور ما كانت قد تركته في تلك اللحظات الأخيرة |
Uzun süren sosyalleşme anlarından mümkün olduğunca kaçınırsak, çok memnun olurum tamam mı? | Open Subtitles | انا حقاً أتمنى لو يمكننا تمادي, متى ما أمكن, اللحظات الإجتماعية الطويلة, حسناً؟ |
Aynı zamanda bu anlar verimli çalışmaları için dikkatlerinin çok iyi olması gereken zamanlar. | TED | وتلك هي اللحظات التي نريد أن يكون انتباهم في أعلى مستوياته ومن ثم يتحسن أدائهم. |
Fakat seni burada gerçekten istediğim anlar olmadı anlamına gelmiyor bu. | Open Subtitles | ولكن ذلك لا ينفي أنني حقاً أردتك هنا في بعض اللحظات. |
Küçük anılar, şuradan, buradan ama en çok hatırladığım şey, onu sevdiğimdi. | Open Subtitles | هناك بعض اللحظات الصغيرة و أشياء هنا و هناك . لكن أكثر ما أذكره منها أنني أحببتها |