Sonrasında şehirde dolaşmaya çıkacağım, dükkan sahiplerinden program için biraz reklam almaya çaılışacağım. | Open Subtitles | سأتجول في البلدة لاحقاً و أحاول إقناع أصحاب المتاجر بشراء بعض الإعلانات للبرنامج |
Muhite, yerel halkın kullanmak isteyeceği dükkanlar gibi yerel hizmetler katacak mı? | TED | هل ستضيف خدمات محلية مثل المتاجر للحي الذي قد يستخدمه السكان المحلييون؟ |
Sonuçta orada bir sürü güzel restorant ve mağazalar var. | Open Subtitles | أعني أن هناك العديد من المطاعم الجيدة و المتاجر هناك |
Satış rolü gibi kültürel rolü de olan yeni bir tür mağaza istedi -- yeni bir tane -- | TED | لقد كان يبحث عن نوع جديد من المتاجر .. عن متجر جديد .. متجر لديه دور ثقافي إضافة إلى دوره البيعي |
Bu durum, dükkanların yarısının boş olduğu, durgun bir dünyada başladı. | Open Subtitles | وصار الاتحاد يعاني من الركود وأصبحت المتاجر تقريباً فارغة من البضائع |
Bu mağazaların ortak noktası rahat bir alışveriş ortamı sağlamaları. | Open Subtitles | شيء واحد تجتمع عليه تلك المتاجر وهي بيئة مريحة للتسوّق |
Bunun yerine çok katlı mağazalardan oluşan göz alıcı bir imparatorluk kurmaya devam etti. | TED | بدلاً من ذلك، هو استمر في بناء أمبراطورية متألقة من المتاجر. |
Kuzenin mağazalara girip çıkarken, onunla konuşmak isteyen biri oldu mu? | Open Subtitles | اذن عندما كنت مع ابنة عمك تدخلان و تخرجان من المتاجر هل حاول احد التحدث اليها؟ |
Bak söylüyorum bu, dükkan soymaktan ya da küpe aşırmaktan daha iyi. | Open Subtitles | ؤأكد لك هذا أفضل من زيارة المركز التجاري وسرقة الأقراط من المتاجر |
Evet ama gerçekten güzel olan, dükkan raflarında olduklarında ben de süpermarketlerde olacağım ve etiketin benim fikrim olduğunu bileceğim. | Open Subtitles | , اجل , لكن ما هو رائع حقاً , هو عندما تضع المتاجر المشروبات , سأكون في السوق و سأعرف ان هذه العلامة هي فكرتي |
Nasıl bir dükkan olduğunu bilmiyorum, efendim. | Open Subtitles | أنا لا أعرف أى نوع من المتاجر تكون. سيدى |
Bütün dükkanlar kapalı olurdu ve eve giderken yolunun üstünde değildi. | Open Subtitles | كل المتاجر قد أغلقت, و لم يكن هو طريقها إلى المنزل |
Çiftlikler gidince, dükkanlar da gitti. | Open Subtitles | عندما أضيرت المزارع ، أضيرت المتاجر أيضاً |
Örneğin mağazalar, zararlı PM2.5'i filtreleyebilecek hava temizleyicileri pazarlamaya başladılar. | TED | على سبيل المثال، بدأت المتاجر الكبرى في تسويق أجهزة تنقية الهواء التي يمكنها ترشيح الجسيمات العالقة الضارة. |
mağazalar ve demiryolları, ait oldukları şirketlerin isimlerini taşıyorlar. | Open Subtitles | نفس الشركات تملك المتاجر والطرق الحديدية اللتي تحمل اسمهم |
Belli mağaza ve tasarımcıların listeleri. | Open Subtitles | كما تعلمين , قائمة محددة من المتاجر والمصممين |
Büyükelçilik veya dükkanların dışındaki kampanyalara katılabilirdim. | TED | أو أذهب وأنضم لحملات خارج السفارات أو المتاجر. |
Eylülde büyük mağazaların birinde işe gireceğim. | Open Subtitles | في سبتمبر سأبدأ العمل في أحد المتاجر الكبرى. |
Boston'da mağazalardan üçü sayım nedeniyle kapalıydı. | Open Subtitles | إن ثلاثة من المتاجر كانت مخازنها نصف مغلقة كان يمكنني أن أحطم الأرقام القياسية |
İnsanlar spor ayakkabı almak için neden mağazalara gidiyor ki? | Open Subtitles | أممم ، لماذا الناس يذهبون إلى المتاجر لشراء الأحذية الرياضية ؟ |
Dükkân sahipleri ve bürokratlarla uğraşmak için... | Open Subtitles | إخبرينى .. أى نوع من المهارات تحتاجينها لتعقدى صفقه مع أصحاب المتاجر |
Millet, çok özel bir konuğumuz var. O, bir fikri bir mağazaya, sonra yüzlerce mağazaya dönüştürdü. | Open Subtitles | أيها الجمع، لدينا ضيف مميز للغايه قام بتحويل فكرة إلى متجر وإلى مئات المتاجر |
Evet, marketten çıktığımda beni bekliyordu sonra da arabayla önümden geçti. | Open Subtitles | نعم كان ينتظرني خارج احد المتاجر على الزاوية وقام باطلاق النار من السيارة البارحة |
Siz saçma sapan şeyler konuşuyorsunuz ama kasabadaki dükkânlar kapalı. | Open Subtitles | مع كل هذا الحديث الاحمق، يتم إغلاق نصف المتاجر في المدينة. |
Geçen ay, zamanımı elbiselerimi satan mağazaları ve butikleri gezip görmekle harcadım. | Open Subtitles | قضيت آخر شهر في الزيارات والتجول المتاجر والبوتيكات التي تحمل أسم ملابسي |
Tefeci dükkanları, kuyumcu dükkanları ve bu tip şeylere. HOLLIS ELMORE Eski Polis | Open Subtitles | مع تحطيم بعض الواجهات و رهون المتاجر مع محلات المجوهرات , تلك الانشطه |
Büyük şehirlerdeki marketlerde bulduğunuz yiyeceklerin hemen hemen hepsi işlemden geçmiş, yolda gecikmiş çoğunlukla tabağınıza gelene kadar besin değerleri azalmış ya da tamamen yok olmuştur. | Open Subtitles | تقريباً كل ما تجِده من طعام في المتاجر في المدن الكبيرة تمّ تكريره، تم إبقاءه ﻷمدٍ قصير في المتاجر |