| müzede tren saatlerine baktık. | Open Subtitles | دقّقنَا جداول مواعيد القطاراتَ في المتحفِ. |
| Bekâr barları, görücü usulü randevular, müzede dersler. | Open Subtitles | حانات العزاب، لقاءات أولى، a سلسلة محاضرةِ في المتحفِ. |
| Onu bir günlüğüne müzeye götürmeme izin ver. | Open Subtitles | فقط أتَركَني آخذُه إلى المتحفِ ليومِ واحد. |
| Onu süs eşyası olarak sınıflandırmışlar ve müzeye koymuşlar. | Open Subtitles | صنّفوه كشئ للزينه ووَضعوه في المتحفِ |
| Keşke gitmek zorunda olmasam müzeden sonra yine konuşur muyuz? | Open Subtitles | أَتمنّى بأنّني ما كَانَ لِزاماً علّي أَنْ أَذْهبَ. يُمْكِنُ أَنْ نَتكلّمَ حول هذا بعد المتحفِ اللّيلة؟ |
| Dinle, Naomi'nin müzeden bir arkadaşı var. | Open Subtitles | إستمعْ، أنت تعْرفُ هذه المرأةِ مِنْ المتحفِ . |
| Baksana, sakın dün gece... müzeyi ziyaret etmiş olmayasın? | Open Subtitles | الرأي، أنت ليس لديك اي فرصه لقد دَفْعت لزيارة المتحفِ ليلة أمس، أليس كذلك؟ |
| Benimde müzede önemli işlerim var. | Open Subtitles | عِنْدي هذا المشروعِ الكبيرِ في المتحفِ. |
| Peck müzede çalışıyor. | Open Subtitles | جيّد، يَعْملُ مكيالَ في المتحفِ. |
| müzede Peck adında bir tur rehberi var. | Open Subtitles | هناك a دليل جولةِ في المتحفِ مسمّى المكيالِ. |
| Aslında, ben bir müzede çalışmıyorum. | Open Subtitles | - في واقع الامر، أنا لا أعمل في المتحفِ وإنما في خارجه. |
| Hayır, bir müzede çalışıyorum. | Open Subtitles | - لا، أَعْملُ في المتحفِ. |
| Böylece Chris Downey'in müzeye gittiğini anladın . | Open Subtitles | لذا عَرفتَ كرس Downey قَدْ كَانَ في المتحفِ. |
| Lisa, müzeden sadece bir blok ötede yaşıyorum. | Open Subtitles | ليسا، أنا حيّة فقط a كتلة مِنْ المتحفِ. |
| Aslında biz bugün müzeyi gezmeye gelmedik. | Open Subtitles | نحن نحن حقاً لَسنا هنا لرُؤية المتحفِ اليوم. |