Şu eksen üzerinde de, hayat (beklentisi) kalitesi, ve insanların sağlığı. | TED | و علي ذاك المحور ، العمر المتوقع ، و صحة الفرد. |
Merkezi bir eksen etrafında yapılan sulamanın neticesinde dairesel tarlalar oluşmuş. | Open Subtitles | الحقول الدئرية الشكل هذه ترتوي من الأنابيب اللتي تغذيها عند المحور |
Sorumsuz bir albay Daire'ye ziyaret tehdidi etti. | Open Subtitles | هناك عقيد يتسم بالعنف هدد بزيارة المحور. |
Dikey yönde olabilir ama x ve y ekseni yürek burkuyor. | Open Subtitles | ربما في المحور العيني لكن المحورين السيني و الصادي وضعهما حزين |
Onlar da Merkez bölgeye girdi. | Open Subtitles | هكذا استطاعو الدخول الى المحور الرئيسي دون أن يحس عليهم أحد |
Dönüşler ağırlık Merkezi sabit kaldığında en etkilidir ve yetenekli bir dansçı bu süreçte dönme aksını dik tutabilir. | TED | تكون اللفات أكثر فاعلية إذا بقي مركز جاذبيتها ثابت والراقصة الماهرة ستكون قادرة على المحافظة على المحور الأفقي للفاتها |
merkezde sıvısı, ve onu çevreleyen duvarı vardı, ve destekleyici lifler iskeletin boyuna olan eksen üzerinde çaprazlanmış helezonlar şeklinde düzenlenmişti. | TED | له سائل مركزي وحوله جدار محيط, والالياف المعززة في الجدار منتظمة في شكل لولبي متقاطع حول المحور الطولي للهيكل. |
Dikey eksen günün değerleriyle binlerce dolar ifade ediyor | TED | المحور العمودي يمثل الآن آلاف الدولارات بسعر اليوم. |
Yatay eksen nanogram cinsinden dozu gösteriyor. | TED | على المحور الأفقي نشاهد الجرعة بوحده النانوغرام. |
"Daire" ye gitmek üzere bir ulaşım jeti alıyorum orada uydu üzerinden saha takımlarını yönetebilirim. | Open Subtitles | كلّا . سآخذ طائرة نفاثة لأعود إلى "المحور" حتى يكون بإمكاني مراقبة الفرق الميدانية بواسطة القمر الصناعي. |
Daire'de kalmamı istiyorlarsa mesele bitmiştir. | Open Subtitles | إذا أرادوني أن أبقى هنا بـ"المحور"، فسأبقى. |
Ve acaba Daire'nin laboratuvarı bizimkinden çok daha kapsamlı olduğundan olabilir mi? | Open Subtitles | أيُمكن أن يكون هذا مُتعلّقاً بأن "المحور" لديهم معامل شاملة أكثر من معملنا؟ |
Y ekseni boyunca, 0'dan 10'a bir ölçeği var, Ve X ekseninde de tabi ki beş duyu ölçeği var. | TED | على المحور ص, هناك قياس من صفر الى عشرة, وعلى المحور س, لدينا بالطبع, الحواس الخمسة. |
Y ekseni bize gezegensel sınırlar dâhilinde kalma yeteneğimizi gösteriyor. | TED | يعرض المحور العمودي مقدرتنا في البقاء ضمن الحدود البيئية |
Merkez var olan bütün diriliş gemilerinin fonksiyonlarını idare eder. | Open Subtitles | هذا المحور يتحكم بالوظائف لكل سفينة إنبعاث بالوجود |
I.Ö.H. sürücüsünü vurduk mu, Merkez gemi bir yere gidemez. | Open Subtitles | نقوم بإصابة المحرك النفًاث فيكون المحور محصوراً |
kilit kişi olmak kolay olmuyor, değil mi? | Open Subtitles | حسناً، انه ليس من السهل أن تكوني المحور الآن، أليس كذلك؟ |
Birliklerin olduğu bir yere varana kadar dingil yerine bir fidan yerleştirebiliriz. | Open Subtitles | ثم، يمكنني أن أقطع الطوق وأستبدل المحور حتى نصل ،إلى نقطة المركز. |
Ve bu eksende kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) var. | TED | هذا هو إجمالي الإنتاج المحلي للفرد على هذا المحور. |
Koşul dört: uygulama | Open Subtitles | المحور الرابع : تنفيذ المهمة |
Her zaman tetiktedir oyun kurucu top sürebilsin diye tehlikeleri algılar. | Open Subtitles | دائما في الخنادق، تحمل شرابها بينما لاعب المحور يستطيع إستلام القيادة. |
Önerme: | Open Subtitles | المحور: |
Bu, Hindistan. Baloncuğun büyüklüğü nüfusu temsil ediyor ve bu eksenin üzerine doğurganlık oranını koyuyorum. | TED | وهذه هي الهند حجم الفقاعة يمثل عدد السكان، وعلى هذا المحور أضع معدل الخصوبة |
Ortak eksenli güç şaftı, ızgara kaynak etkenini çalıştırıyor. Ben gidiyorum, köpek surat. | Open Subtitles | العمود متحد المحور يغذى نفسه من مصادر القطاب الكهربائية |
dingilin muhtemelen uzun süredir yamuk. | Open Subtitles | وأرى مسمار المحور كان معوجّاً لكدة من الوقت |