Tuğladan duvarları bu gezegenin üzerine yıktığımız bütün sorunlar olarak düşünün. | TED | تصور جدران الطوب هي جميع المشاكل التي سببناها على هذا الكوكب. |
Bizi yok etme ihtimali taşıyan bütün bu sorunlar doğaları gereği küreselleşmiş sorunlardır. | TED | كل هذه المشاكل التي تهدد بالقضاء علينا جميعاً هي بطبيعتها مشاكل تتسم بالعولمة. |
İnsan gelişiminde olan sorunları alıp insanlığı onları silmeye, daha çok gözle görülür yardımseverlere ve evrensel liderlere ihtiyacımız var. | TED | نحتاج لرؤية تخدم رفع المعاناة عن البشر وقادة يواجهوا المشاكل التي تعيق تطور البشر ويقودوا البشر في طريق القضاء عليها. |
Bu sebeple karşı karşıya olduğumuz bu sorunların bazılarını çözmek için yenilikçi yollar bulmak zorundayız. | TED | لذلك يجب ان نجد طرق مبتكرة لحل بعض هذه المشاكل التي نواجهها |
Bize bariz olan bu problemleri görüp düzeltmeleri için etki değerlendirmesi yapmalılar. | TED | إنهم يحتاجون إلى إجراء تقييم الأثر ليحددوا ويصلحوا المشاكل التي نراها بوضوح. |
Eğer sıtma eredikasyonu yapmak veya sıtmayı azaltmak istiyorsanız, yapılacak en efektif şeyin ne olduğunu bilemiyor olmamız sorunlardan birisi. | TED | و أحد المشاكل التي تواجهك لو تحاول إبادة الملاريا أو تقليلها هي انك لا تعرف ما هو أكثر الحلول فعالية. |
Teknoloji gücündeki çeşitliliğin azlığına sebep olan çok çeşitli problem vardır. | TED | الآن، هنالك مجموعة واسعة من المشاكل التي تساهم في نقص التنوع في فرض التكنولوجيا |
Büronun sebep olmuş olabileceği tüm sorunlar için özür diliyorum. | Open Subtitles | آنا آسف عن المشاكل التي تسبب المكتب في حدوثها لك |
Bazen çözmemiz gereken sorunlar basitçe çok, çok zordur. | TED | المشاكل التي علينا حلها هي في غاية الصعوبة |
Ve zannediyorum bu sorun, bu konferansta duyacağınız sorunlar içinde düzeltilmesi en kolay sorunlardan biridir. | TED | أعتقد بالفعل, من كل المشاكل التي ستسمعون عنها في المؤتمر هذه على الأرجح واحدة من أسهل المشاكل إصلاحًا. |
Dünya'da var olan proteinler doğal evrimin sunduğu sorunları çözecek şekilde evrildiler. | TED | الآن، البروتينات الموجودة على الأرض تطورت لمعالجة المشاكل التي تواجه التطور الطبيعي. |
Ve çoğu Kolombiyalı ailenin her gün yaşadığı sorunları biz de yaşadık. | Open Subtitles | ولقد واجهنا نفس المشاكل التي واجهتها أغلب العوائل الكولومبية في كل يوم. |
Birincisi, Küresel Hedeflerin çözmeye çalıştığı sorunların çoğu için çözüm üretebiliyoruz. | TED | أوّلا، يدلّ على وجود حلول في العالم للعديد من المشاكل التي تسعى الأهداف العالمية لحلّها. |
Fakat çalışanlarınız, hâlâ halletmemiz gereken bazı sorunların olduğunu size bildirdiler mi? | Open Subtitles | ولكن هل أبلغتك هيئتك أنه لازال هناك بعض المشاكل التي لازلنا نتعامل مها؟ |
bu slaytta, sahip olduğunuz bütün problemleri basitçe anlatıyorum. | TED | وفي هذه الشريحة، أنا أشرح ببساطة كل المشاكل التي لديكم. |
Ve, David anladı ki; teknolojinin çözemediği birçok problem var. | TED | و.. وجد داوود أن هناك العديد من المشاكل التي فشلت التكنولوجيا في حلها |
Başının ne kadar belada olduğuna dair hiçbir fikrin yok. | Open Subtitles | ليس لديك أدنى فكرة عن مقدار المشاكل التي أنت بها. |
Şimdi size kısaca sahip olduğumuz bir kaç problemden ve bu bir kaç problemi halletmek için sahip olduğumuz merdiven altı çözümlerden bahsedeceğim. | TED | إذن سأناقش الآن بإختصار عدد من المشاكل التي نعاني منها و عدد من المشاكل التي لدينا لها بعض الحلول تحت التخطيط. |
Hükûmetin yaşadığı sorunlarla ilgilenmek için bir 21. yüzyıl alet takımı getirebileceğinize inanmanız yeterli. | TED | يجب أن تؤمن أنه يمكنك أن توجد مجموعة من الأدوات لقرن الحادي والعشرين لحل المشاكل التي تواجه هذه الحكومة. |
Kayıt olmak için bile sadece o üçü başvurmuş ve bu da içinde bulunduğumuz boktan durum yüzünden. | Open Subtitles | هم كانو الثلاثة الوحيدين اللذين طلبوا ارسال اسمائهم وكان بسبب المشاكل التي نحن بها |
Ve bunun bazı problemler yaratabileceğini görebilirsiniz. | TED | وبإمكانكم رؤية المشاكل التي يتسبب بها هذا النظام. |
Bu, karşılaştığımız problemlerin üstesinden gelme kabiliyetimizin onları yaratma kabiliyetimize ayak uyduramamasından dolayıdır. | TED | وهذا لأن قدراتنا على مجابهة المشاكل التي تواجهنا لم تماثل قدرتنا على صنعها |
Ve yeni sorunlara - tahmin etmedikleri sorunlara - doğaçlama yeni çözümler üretebilmelerinden etkilenmişti. | TED | وكان متأثرأً جداً بكيفية تطبيقهم الحلول المرتجلة على تلك المشاكل التي تجابههم تلك المشاكل الغير متوقعة |
2008'de yüzleştiğimiz problemlerden biri bilgi akışı eksiğiydi. | TED | في عام 2008، كانت إحدى المشاكل التي واجهتنا هي قلة تدفق المعلومات. |