O bilgi bankasındaki istihbarat bizim için hâlâ çok değerli olabilir! | Open Subtitles | المعلومات في ذلك التقرير الرسمي قد تكون مهمّة جدًّا بالنسبة إلينا |
Komutan beni şimdi gördüğünüz gibi hancı kılığında bilgi toplamam için atadı. | Open Subtitles | وشوغن المخصصة لي لجمع المعلومات في ستار فندقي، كما ترون لي الآن. |
Bunun yerine, kimyasallar beyindeki bilgi akışını değiştirmek için oldukça karmaşık bölgelerde salınırlar ve karmaşık sinapsları etkilerler. | TED | بل هي تنطلق في مواقع محددة جداً وتعمل على نقاط عصبية دقيقة لتغير تدفق المعلومات في الدماغ |
Doğa oldukça akıllı. Bütün bu bilgileri, DNA dediğimiz küçük temel yapılara koyuyor. | TED | الطبيعة ذكية جداً. إنها تضع كل المعلومات في وحدات البناء الصغيرة هذه، التي تسمى بالحمض النووي |
Teknik seminerlerle bu bilgiyi açıklıyoruz | TED | الآن وقد أفصحنا عن هذه المعلومات في ورشات عمل فنية |
Bu bilgi doğum sonrası depresyon ve psikoz ile mücadele eden kadın hastalıkları ve doğum uzmanları, aile doktorları ve hastalar ile paylaşılamaz mı? | TED | أليس من الواجب أن توضع هذه المعلومات في أيدي أطباء أمراض النساء والتوليد وأطباء العائلة والمرضى الذين يعانون من اكتئاب وذهان ما بعد الولادة؟ |
Şunu biliyoruz; makina bazında, temel bilgi işleme limiti biyolojik dokunun limitinin çok uzağındadır. | TED | إن كل ما نعرفه هو أن الحد النهائي على معالجة المعلومات في ركيزة الآلة يقع خارج نطاق حدود النسيج البيولوجي. |
Problem çözücüler ve benim yetiştiğim zamanla karşılaştırırsak, elbette bilgi parmaklarınızın ucunda. | TED | هم بارعون في حل المشاكل. وبالتأكيد، فقد جعلت المعلومات في متناول يديك، مقارنة بالوقت الذي كنت فيه شابة. |
120,000 işlemciye sahip. Saniyede 10 katrilyon bit bilgi işleyebilmekte. | TED | يحتوي على 120،000 معالجا؛ يمكنه عمليا معالجة 10 كدريليون بت من المعلومات في الثانية الواحدة. |
Peki geçmişte gördüklerimizle bugünün bilgi teknolojisi hakkında bu kadar farklı olan şey ne? | TED | إذًا ما المختلف حقّا حول تقنية المعلومات في وقتنا الحاضر مقارنةً بما رأيناه في الماضي؟ |
Fikrimi anladınız mı? DNA minik boşluklarda tonlarca bilgi saklayabilir. | TED | فهمتم ما أصبو اليه؟ يمكن للحمض النووي تخزين العشرات من المعلومات في مساحة صغيرة للغاية. |
son 50 yılda bilgi teknolojilerinde dolarda yılda yüzde 28 oranında bileşik artış yaşadık | TED | لقد كان لدينا 28 بالمائة نمو مركب في العام بالدولارات في تقنية المعلومات في الخمسين سنة السابقة. |
Anlatıcı tüm hayatını bu geniş bilgi labirentinde anlamı muhtemelen nafile bir arayış içinde arayarak geçirdi. | TED | أمضى الراوي حياته كاملة يتجول وسط ذلك الكم الهائل من المعلومات في محاولة بائسة للبحث عن معنى. |
Bu bilgi günümüzde pek de mevcut değildir. | TED | وهذه المعلومات في الوقت الحاضر ببساطة لا وجود لها إطلاقاً |
bilgi geliyor, ama beklemesi gerekiyor. | Open Subtitles | المعلومات في تحركٍ دائم، ولكن يجب أن تتوّقف قليلاً.. |
Edineceğin bu bilgi, ileride yaşanabilecek can kayıplarını önlemene yardımcı olacak mı? | Open Subtitles | هل ستساعدكم هذه المعلومات في حقن أي خسائر بشرية؟ |
Peki ama Stasi neden bütün bu bilgileri arşivlerinde topluyordu? | TED | ولكن لماذا جمعت الستاسي كل هذه المعلومات في سجلاتها؟ |
Boşlukları doldurun, Gerekli bilgileri size göndeririz. | Open Subtitles | إذاً فقط املئ هذه بالكامل، سنوصل لك المعلومات في صندوق البريد |
Detektif, bir gazeteci olarak katilin muhabirimizle iletişime geçeceğine dair bir şans varsa bu bilgileri haberimize katma taraftarıyım. | Open Subtitles | حضرة المحقق ، بصفتي صحفيّا ، فأنا أميل إلى إستعمال هذه المعلومات في تغطيتنا هناك إحتمال قويّ بأن القاتل إتّصل بمراسلنا |
Erkek, kadın, genç, yaşlı siyahi, esmer, beyaz, yabancı, arkadaşlarımızı görürüz ve o kutudaki bilgiyi kullanırız. | TED | نحنُ نرى الذكر والأنثى والصغير والكبير، الأسود والحنطي والأبيض والغريب والصديق، ونستخدم المعلومات في ذلك المربع. |
Bulunan bilgiyi soruşturmalarda kullanmada ya da platformlarından bu içeriği kaldırmak isteyen bir şirketin her bir fotoğraf ve videoya bakmaya mecbur kalmamasına yarıyor. | TED | ويسمح هذا لهم باستخدام المعلومات في التحقيق أو يسمح للشركات بمحو المحتوى من منصاتهم، دون الحاجة إلى رؤية كل صورة وفيديو في كل مرة. |