| Ancak bu, benim bu mevsim yaşadığım tek sürpriz değildi. | Open Subtitles | لكن لم تكن تلك المفاجأة الوحيدة التي صادفتني بذلك الموسم |
| Eğer öyleyse, eğer bu, onların kurguladığı bir taktikse alacakları tek sürpriz, Irak tarzı model evin plânları olacaktır. | Open Subtitles | لكن لو كان هذا حيلة من جانبهم إذن فإن المفاجأة الوحيدة التي بحوزتهم هو مخطط نموذج منزل عراقي |
| Pekala, sanırım tek sürpriz doğru ölçüyü tutturabildiysem bu olacak.. | Open Subtitles | اتّفقا، أحزر أن المفاجأة الوحيدة هي أن نرى إذا كنت اخترت المقاس المناسب. |
| tek sürpriz bugün buradaki "Jaturongkabaat." | Open Subtitles | المفاجأة الوحيدة هنا اليوم "هي "جاتورونج كابات |
| Ayrıca tek sürpriz bu da değil. | Open Subtitles | وهذه ليست المفاجأة الوحيدة |
| - Anne bu geceki tek sürpriz değil. | Open Subtitles | آن " ليست المفاجأة الوحيدة " - لا - |
| Jenna için yapmayı başardığım tek sürpriz 16ncı yaşgünü için odasını dekore etme fikriydi. | Open Subtitles | المفاجأة الوحيدة التي فعلتها لـ(جينا) كانت إعادة تصميم غرفتها في عيد ميلادها السادس عشرة. |