| Hayvan postu ve atlarımıza karşılık onlardan Tuz ve demir alırız. | Open Subtitles | نستطيع ان نتبادل معهم الأحزمة و الحصنة مقابل الملح و الحديد |
| O iğrenç, Tuz ve kötü seçimlerden oluşan damlayı hamurumsu vücuduna geri çek. | Open Subtitles | و لهذا قم بإعادة إمتصاص تلك القطرة القذرة من الملح و الخيارات السيئة |
| Kadınlar hayatın büyük gizemidir, buna ilaveten Çin restoranında niye Tuz ve karabiber verdikleri de. | Open Subtitles | النساء هن لغز الحياة الكبير بجانب اعطائك الملح و الفلفل في المطاعم الصينية |
| Iyi giyinmeni soylemistim Charlie. Tuzluk ve biberlik gibi gozukuyoruz. | Open Subtitles | اخبرتك ان تلبس جيداً، اصبحنا نبدوا كمرشّة الملح و البهارات |
| Ayrıca mantar şeklinde Tuzluk ve biberlikler vardı. | Open Subtitles | لكن ليست جميعها أشياء قذرة. لديهم ايضا تلك رجاجات الملح و الفلفل التي شكلت على شكل فطر صغير. |
| Tuz ve biber kimyonsuz yenir mi hiç? | Open Subtitles | من يستعمل الملح و الفلفل دون الكمون ؟ ؟ |
| Tuz ve polisorbat 80 karışımı. | Open Subtitles | خليط مِن الملح و بوليسوربيت 80. |
| Tuz ve biberden başkasıyla ne yapacaksın ki? - Vay be. - Bunlar çocuklar için. | Open Subtitles | ما الذي تحتاجه غير الملح و الفلفل؟ "هذا من أجل "خدعة أم حلوى |
| Bu yaprak için Tuz ve karabiber nerede? | Open Subtitles | أين الملح و الفلفل؟ |
| Şeker, Tuz ve biberin yanında. | Open Subtitles | السكر مع الملح و الفلفل |
| Tuzluk ve biberlikle bir şeyler yaptığını söyledi. | Open Subtitles | -قالت أنك فعلت شيئا بحمالة الملح و الفلفل |
| Adam bazı şeyler ima ediyor, Russell detay veriyor ve Tuzluk ve karabiberlikle canlandırma yapıyor. | Open Subtitles | و يقوم بتمثيلها بعلب الملح و الفلفل |