Eşcinsel vatandaşlar gerçek siyasi gündemi dağıtmak için günah keçisi yapıldı. | TED | هؤلاء المواطنين هم كبش الفداء لصرف النظر عن المشاكل السياسية الحقيقية. |
Hükûmetlerinin büyük Albert Einstein'ı taciz etmesine öfkelenen vatandaşlar dışişleri bakanlığı santralini kilitlemiş. | Open Subtitles | لوحة مفاتيح وزارة الخارجية من قبل المواطنين ان الحكومة تضايق ألبرت أينشتاين العظيم |
Bu, vatandaşların günlük hayatları ve ailelerini nereye yerleştirecekleri konusunda daha iyi karar verebilmesi anlamına geliyor. | TED | هذا يعني أن المواطنين سيتاح لهم اتخاذ قرارات أفضل حول تحركاتهم اليومية وحول أفضل الأماكن للاستقرار مع عائلاتهم. |
Ama bu otoriter fikirler eninde sonunda palazlanıp vatandaşları da etkiler. | TED | ولكن بالنهاية، هذا النظام الإستبدادي سيتفاقم و يؤثر على المواطنين أيضاً. |
Sebebi; teoride eyaletin, bireysel olarak bir vatandaş yerine, tüm vatandaşlar adına müşterek biçimde hareket etmesi. | TED | هذا لأن الدولة، نظريًّا، تُمثِّل المواطنين كجماعة، وليس مواطنًا وحيدًا بحد ذاته. |
Peki dünya vatandaşlarını nasıl topladık ve bir araya getirdik? | TED | ولكن ماذا فعلنا تحديدا بشأن التجنيد وإشراك هؤلاء المواطنين العالمين؟ |
Hükûmetlerinin büyük Albert Einstein'ı taciz etmesine öfkelenen vatandaşlar dışişleri bakanlığı santralini kilitlemiş. | Open Subtitles | لوحة مفاتيح وزارة الخارجية من قبل المواطنين ان الحكومة تضايق ألبرت أينشتاين العظيم |
Şunu düşünmek daha kolay olur, vatandaşlar ayaklanıyor ve her şeyi kontrolü altında tutan hükûmeti deviriyorlar. | TED | ويبدو من الأسهل تصور ذلك أكثر من تصور المواطنين ينتفضون لإسقاط حكومة تتحكم بكل شيء. |
Bu nedenle sizden istediğimiz şey birleşik vatandaşların değerini tekrar keşfetmek, ve hepimizin hala birer öncü olduğumuzu ilan etmek. | TED | لذا نطلب منكم الانضمام إلينا لأعادة اكتشاف قيمة وحدة المواطنين وللإعلان بأننا جميعنا لا نزال رواداً |
Önemli olan vatandaşların, onun sansüre uğramasını kabul etmemeleriydi. | TED | كان توقعات المواطنين انها لن تخضع للمراقبه. |
Sürekli artan bir tutkuyla sonuna kadar savaştı. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede yalnızca hükümet yetkililerinin dürüst olmasının yetmeyeceğine vatandaşların da seslerini duyurmak için kenetlenmesi gerektiğine inanıyordu. | TED | لقد حارب حتى النهاية، بعاطفة جياشة في مكافحة الفساد والفقر، لا يلزم فقط أن يكون المسئولون الحكوميون صادقين، يجب على المواطنين أن يساندوا بعضهم لجعل أصواتهم مسموعة. |
Leto rahibini simyayı kötüye kullanarak vatandaşları aldattığı için devirdi. | Open Subtitles | لقد قام بإستغلال كاهن ليتو لكي يخدع المواطنين بإستخدام الكيمياء |
Oradaki şey Amerikan vatandaşlarını öldürüyor, korumaya yemin ettiğin vatandaşları. | Open Subtitles | هذا لشئ بالداخل يقتل مواطنين امريكيين المواطنين التى تعهدت بحمايتهم |
Eski Atinalılar, siyasi makamlarının büyük çoğunluğunu doldurmak için vatandaşları rastgele seçti. | TED | الأثينيون القدماء يختارون المواطنين عشوائيا للقيام بأغلب المهام السياسية. |
Buna tepki olarak, onbinlerce hoşnutsuz vatandaş merkez Kiev'de bu bağlılığı protesto etmek için bir araya geldiler. | TED | وكردة فعل، قام عشرات الآلاف من المواطنين الغاضبين بالتدفق إلى وسط كييف للتظاهر ضد هذا التحالف. |
Birleşik Devletler vatandaşlarını takip etme gibi bir uğraşımız yok. | Open Subtitles | نحن بالتأكيد لا نشارك في أعمال التجسس على المواطنين الأمريكيين |
18 ay boyunca, polis ve sivil halk ormanı defalarca araştırdı. | Open Subtitles | لمدة 18 شهر الشرطة و المواطنين بحثو فى الغابة عدة مرات |
Tüm Yurttaşlar için eşit haklar, daha iyi ücret ve bir genel af. | Open Subtitles | الحقوق المتساوية لكل المواطنين اجور أفضل, و عفو شامل |
Ben bir gazeteciyim ve son birkaç yıldır, yakınları sınır dışı edilmiş ABD vatandaşlarının hayatlarını belgeliyorum. | TED | أنا صحفي، وخلال السنوات القليلة الماضية، كنت أوثق حياة المواطنين الأميركيين ممن فقدوا أناسا بسبب الترحيل. |
Tüketiciler, vatandaşlardan farklıdır. | TED | موافق؟ المستهلكون مختلفون عن المواطنين. |
Sevgili Vatandaşlarım bu konudaki kararıma desteğiniz için teşekkür ederim. | Open Subtitles | أيها المواطنين الأعزاء أشكركم على مساندتكم قراري في هذه الأزمة |
Ayrıca, ne kendi ülkeme düşmanlık besliyor, ne de Müslüman olmayan vatandaşlara nefret besliyordum, hâlâ da beslemiyorum. | TED | ولم أحمل أي عداء ضد بلدي، ولا ضغينة على المواطنين غير المسلمبن، ولا زلت. |
Amerikan vatandaşı oldukları müddetçe istersek Marslıları bile yarışa sokabiliriz. | Open Subtitles | طالما انهم المواطنين الأمريكيين، سنحضر المريخ إذا كنا نريد أن. |
Yani çok farklı şehirler yapabiliriz, insanlara arabalardan daha fazla önceliğin, insanlara arabalardan daha fazla kamu alanının verildiği şehirler, çocuklar ya da yaşlılar gibi en kırılgan vatandaşlarına büyük saygı gösteren şehirler. | TED | إذاً في وسعنا إنشاء مدن مختلفة، مدن تعطي أكثر أولوية للبشر من السيارات، التي تعطي فضاء عام أكثر للبشر من السيارات، مدن تبدي إحتراماً كبيراً لأولئك المواطنين الأكثر عرظة للخطر، مثل الأطفال والمسنين. |
Propaganda sadece gazeteden ibaret değil. Mesele, siviller arasındaki direnişi yüreklendirmek. | Open Subtitles | الإعلانات أكثر من مجرد جريدة إنها بخصوص شجاعة المقاومة عبر المواطنين |
Konsey sona erene kadar tüm sivillerin nehrin bu tarafında kalmaları gerektiğini biliyorsunuz değil mi? | Open Subtitles | هل تعلم ان تواجد المواطنين محدد بهذا الجانب من النهر حتى حين التوصل الى اتفاق |