Harcanmış yetenek. Bu babamın hep bahsettiği bir şeydi. Rita, merhaba. | Open Subtitles | الموهبه الضائعه كان هذا ما حدثني عليه ابي طوال حياتي |
Hayattaki en acı şey harcanmış yetenek. | Open Subtitles | ان اسوا شيئ في الحياه هو الموهبه الضائعه |
dindar biri değilim, söylediğim için özür dilerim, fakat eğer tanrı sana bu yeteneği vererek kutsamışsa, onu kullanmalısın. | Open Subtitles | أنا لست أحد رجال الدين و أشعر بالأسف عندما أقول أنه إذا كانت مشيئة الله لأن ينعم عليك بهذه الموهبه فيجب أن تستغلها |
Bunun kocasının özel yeteneği olduğunu söylemişti. İnsanları kullanmayı iyi bilirmiş. | Open Subtitles | قالت بأن لديه تلك الموهبه في كيفية استغلال الناس |
Eskiden ben de çalışırdım, ama pek yeteneğim olmadığı için bıraktım. | Open Subtitles | لقد درستها,لكنني توقفت عن دراستها لأنني لا امتلك الكثير من الموهبه |
Ben yetenekten bahsetmiyorum, sadece bir işe ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا لا أتحدث عن الموهبه انا اريد وظيفه فقط |
Çünkü bana hep CTU'da üçüncü adam olmak için fazla yetenekli gelmişsindir. | Open Subtitles | لانه لدى انطباع دائم عنك ان لديك الموهبه لتصبح اعلى من كونك الرجل الثالث هنا |
Neden inanılmazsın, biliyor musun? Kendimden şüphe etmemi sağlayan inanılmaz bir yeteneğin var. | Open Subtitles | أتدري, انت تمتِلك تلك الموهبه المذهله لتجعلني أشكك بنفسي |
Bence yeteneğiniz olmadığı için kaybetmiyorsunuz. | Open Subtitles | الأن, لا أظن أنكم تخسرون لأنكم لا تملكون الموهبه |
Aile yetenek gösterisine kimle çıkmak isterdin? | Open Subtitles | من تريدين معكِ ؟ في عرض الموهبه العائلية ؟ |
Evde öyledir, ama işte önemli olan yetenek ve profesyonelliktir. | Open Subtitles | إنه كذلك في البيت لكن الموهبه و الاحترافيه تهمان في العمل |
Babamın bana bırakmayı unuttuğu başka bir şey ise yetenek. | Open Subtitles | هنالك شيئ آخر رحل مع والدي هي الموهبه |
yetenek yaşlanmaz canım. | Open Subtitles | الموهبه لا تذهب مع الكبر , عزيزتي |
Bu bir yetenek yarışması olmayacak Bay Shuester. | Open Subtitles | ذلك لن يكون حول الموهبه استاذ شوستر |
Harcanmış yetenek. | Open Subtitles | انها الموهبه الضائعه |
Bir sürü çocuğun yeteneği vardır. Bundan çok daha fazlası gerekir | Open Subtitles | و لكن كثير من الأولاد لديهم الموهبه , و لكن الأمر أكثر من هذا |
Lenore'un, insanların ne istediğini bilmek ve onlara istediğini verebilmek gibi bir yeteneği var. | Open Subtitles | لقد كانت لديها هذه الموهبه في معرفة عما يريده الناس و كيف تعطيه لهم |
Bu yeteneği annemden öğrendim, zevk verme yeteneğini. | Open Subtitles | الموهبه التي غرزتها أمي فيني وهي إعطاء الناس المتعه |
Bir gram yeteneği olmayan bu aptallara dans edeceğim. | Open Subtitles | هل يجب ان ارقص لهؤلاء الاغبياء اللذين يفتقدون حس الموهبه |
Bu benim hayalimdi, ama bunun için hiç yeteneğim yok. | Open Subtitles | لقد كان حلمي لكني لا املك الموهبه لها على الإطلاق |
Ve bazı insanlar bu yetenekten faydalanmaya çalışacak. | Open Subtitles | و سيحاول بعض الناس إستغلال تلك الموهبه |
Birine yardım ettiğimi sanıyordum yetenekli birine yolunu kaybetmiş birine. | Open Subtitles | إعتقدت انني كنت انقذ احدهم. وقد كان شاباً لديه الموهبه. ضل طريقه، فأردت أن... |
Bu özel yeteneğin, Wraithleri sezmendeki becerin zihninde onları sana bağlıyordur, belki bir şekilde bunu inkâr etmek istiyorsundur. | Open Subtitles | اعتقد ان هذا القدره الخاصه لديك هذه الموهبه بالشعور بالرايث تجعلك تتواصلين معهم بعقلك ربما بطريقه تريدين انكارها. |
İyi görünmek sizin yeteneğiniz bir parçası. | Open Subtitles | لذا ان تكوني جميلة هو جزء من الموهبه |