Yok, yok. sıkıcı, çok satmayacak halini seviyorsan gayet iyi. | Open Subtitles | كلاّ، إنّه جيّد، لو أردتِ النُسخة المُملة وليست الأكثر رواجاً. |
sıkıcı, saçma haberlerinle milleti komaya sokmamaya çalış olur mu? | Open Subtitles | حاول ألا تصيب الناس بغيبوبة نتيجة أخبارك المُملة ، حسناً؟ |
Bu kaydı çekmeden önce burada oturma odasında çatıda, o sıkıcı bar mitzvah partisinde sevişmiştik. | Open Subtitles | قبل ان نصنع هذا الشريط كنا نفعلها هنا فى غرفة المعيشة و على السطح و فى تلك الحفلة المُملة |
Sen sıkıcı olanlara geçmeden önce sormam gereken bir soru daha var. | Open Subtitles | حسناً ، لقد توقعت سؤال واحد فقط ، قبل أن تبدأوا بالأسئلة المُملة |
Anlıyorum şimdi bizi karakola götürüp bir sürü sıkıcı evrağı doldurtabilirsiniz ama amaç ne? | Open Subtitles | الآن ، بإمكانكم إقتيادنا إلى قسم الشرطة ، أتفهم ذلك الأمر القيام بملأ جميع تلك أوراق العمل المُملة ، لكن من أجل ماذا ؟ |
Siz serseriler doğruca uyutulacağınız barınaklara gidiyorsunuz benim sıkıcı öykülerimle uyutulacaksınız. | Open Subtitles | أنتم أيها الجراء المُشردة ستذهبان إلى السجن مُباشرةً حيث تَمضون للنوم... لمجرد سماعكم لقصصي المُملة. |
Kitaplarım o sıkıcı parşömenlerden daha iyi. | Open Subtitles | إن كُتبي أفضل من هذه اللفائف المُملة |
Bilirsin işte sıkıcı polis işleri... | Open Subtitles | تعلم، أمور الشرطة المُملة. |
Odette'nin işletme müdürüyle buluşmak ya da teyzesinin sıkıcı yemeklerini yemek. | Open Subtitles | مثل لقاءات مع مُدير أعمال (أوديت) أو مآدب الغداء المُملة مع خالتها (مارغريت). |
- sıkıcı bilgilerini dinliyorum. | Open Subtitles | أستمع فقط إلى حقائقك المُملة |