İşediğinde, çişi hep şu küçük deliklerden geldi çeşme gibi. | Open Subtitles | عند التبول، كان البول يخرج من كل هذه الفتحات مثل النافورة |
Sonunda çarşıda amaçsızca gezip çeşmenin yanına oturdum ve soluklandım. | Open Subtitles | أخيراً تجولت في هذه الساحة وجلست قرب تلك النافورة وتنفست |
Bay. Zullo, Fıskiye ile ilgili bir problemimiz var. | Open Subtitles | سيد زولو, لدينا مشكلة مع النافورة الأمامية. |
Banyo yoğun buhar kaplıydı. Ama fıskiyenin suyu yeraltı kaynağından geliyor. | Open Subtitles | نعم، لكن ماء النافورة يجيء من نبع تحت الأرض كبرودة ثلج |
Ve bunu gayet nazik şekilde söylüyorum şu fıskiyeyi hemen şimdi kapatmanızı emrediyorum! | Open Subtitles | وأرى منكم الشفقة الإنسانية البسيطة وأتمنى أن تطفئوا هذه النافورة الآن |
Şimdi çeşmeye gidebilir miyiz? | Open Subtitles | ممم ، ايمكننا ان نذهب الى النافورة الان ؟ |
Neden Fountain View'e dönüp havuz kenarında bir şeyler içip bunu düşünmüyorsunuz. | Open Subtitles | لم لا تعود الى فندق النافورة و تحتسي شرابين عند البركة و تفكر بهذا الأمر |
Licinia tapınağı temizlemek için her gün yakındaki bir çeşmeden su almayı öğreniyordu. | TED | تتعلم ليكينيا أن تجمع الماء كل يوم من النافورة القريبة حتى تنظف المعبد. |
Çıkışta bir çeşme var, İstersen ellerini ona daldırabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك غسلهما في النافورة وأنت خارجة إن أحببتي |
Amerika'da böyle bir çeşme yok ve buraya gelince içim heyecanla doluyor. | Open Subtitles | فليس هناك نوافير مثل هذه النافورة في الولايات المتحدة الأمريكية لذا أرى بأنها مسلية وممتعة |
İki kızım var ve adliye binası yakınlarında eskiden çok sevdiğim fıskiyeli bir çeşme vardır. | Open Subtitles | لدي ابنتان وكانت هناك هذه النافورة بجانب المحكمة التي اعتدت أن أحبها |
Whoopi Goldberg'ün işediği çeşmenin yanında Wi-Fi daha iyi çekiyor. | Open Subtitles | الواي فاي أقوى عند النافورة التي تبول فيها وبي جولبيرج |
Biri çeşmenin yanında iki tanesi güneş girişinde. Biri batı girişinde. | Open Subtitles | عند النافورة,والمدخل الجنوبى والبوابة الغربية. |
Araba bulacağız ve Fıskiye yerini biz alacağız. | Open Subtitles | يجب ان نحصل على سيارة ونحن سنحصل على بقعة النافورة |
Fıskiye yerini size vermeyeceğiz sizi çöplük rüküşleri. | Open Subtitles | لن نعطيكم مكان النافورة عليكم بصندوق النفايات يا حثالة |
Dwight'ı şehre kadar takip ettin ve onu fıskiyenin orada boynundan bıçakladın. | Open Subtitles | لقد تبعت دوايت إلى المدينة وطعنته في عنقه عند النافورة أهاذا صحيح؟ |
Yarın gece bu ışıkların altında fıskiyeyi açmanı dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى تقوم بتشغيل النافورة تحت هذه الأضواء ليلة الغد |
Dün gece o çeşmeye işerken dilek diledik | Open Subtitles | لقد تمنيا أن نتبادل حيواتنا البارحة عندما كنا نتبول في تلك النافورة اللعينة |
Fountain View'e dönüp havuz kenarında bir şeyler içip düşünmemi söyledi. | Open Subtitles | اي أحد كان يمكن ان يصل اليه لقد أخبرني ان اعود الى فندق النافورة ان أحتسي شرابا عند البركة و ان أفكر بالأمور |
Daha iyi bilmesem beni çeşmeden uzaklaştırmaya çalıştığını sanırdım. | Open Subtitles | إن لم أكن أعرف على نحو أفضل، لاعتقدت أنكِ تحاولين إبعادي عن هذه النافورة |
Ve ne olursa olsun bunu yap Adamlarınızdan biri çeşmeyi bulamadı Benim için bu yüzden çok önemli Evet anlıyorum | Open Subtitles | حسناً ، يا صاح غداً عندما أكون جالساً بمكتبك عليك الذهاب و العتور على تلك النافورة ، لا أستطيف تحمل هذا أكثر |
Kraliyet Pedikürcüsü, Kraliyet Saunası, Kraliyet Su Çeşmesi. | Open Subtitles | ،صالون العناية بالأقدام حمام بخار، النافورة الأولى |
çeşmede ikinci bir dilekte bile bulundum. | Open Subtitles | حتّى أنّي تمنّيت أمنية ثانية عند النافورة |
Hayır, fıskiyeye yumruk atmaya gittim kayıp fıskiyenin önündeki suya düştüm ve kafamı fıskiyeye vurdum. | Open Subtitles | لا، ذهبت لألكم النافورة وانزلقت بالمياة المتناثرة أمام النافورة وإرتطمت رأسي بالنافورة |
Belki de fıskiyede, başkalaşıma uğramadan larvaları öldürebilen bir şey vardı. | Open Subtitles | ربّما هناك شيء في النافورة قتل اليرقات قبل ان ينهوا التحول |
havuza yapılmış bir grafiti de gözüme çarptı. | Open Subtitles | في الحقيقة , آنا لاحظت بعض الرسومات البسيطة على النافورة |
Bazı günler özeldi çünkü Crystal tekerlekli sandalyesinde olmaz ve havuzun yanında otururdu. | TED | كانت بعض الأيام خاصة جدًا لأن كريستال كانت خارج كرسيها المتحرك تجلسُ بالقرب من النافورة. |