bitki bir şey elde eder, ve atmaca ağızlı polenleri başka yerlere taşır. | TED | هو يأخذ من النبات الرحيق والمنقار يحمل بدوره حبوب اللقاح الى مكانها المطلوب |
Şimdi, boşandı ve bitkilerle çalışıyor, evi yine de şüpheli bir şekilde bitki ve yaşayan diğer şeylerden yoksun. | Open Subtitles | هي الآن مطلقة، وتعمل في أمور النبات ومع هذا بيتها وبشكلٍ غريب خالٍ من النباتات أو أي كائن حي |
bitki, sineği sindirdikten sonra tuzak kendisini yeniden açar ve sıfırlar. | Open Subtitles | متى ينتهي النبات من هضم الذبابة، يعاد فتح الفخ ويعيد وضعه، |
Sonra da bitkinin doğal çevresiyle nasıl başa çıktığını anlayabilmek için tüm bunları kullanıyoruz. | TED | ثم استخدام كل ذلك لمحاولة فهم كيفية تعامل النبات مع بيئته الطبيعية. |
Aylar sonra yağan ilk sağanak yağmur bitkiyi harekete geçirecek olan şeydir. | Open Subtitles | أول مطر كثيف يحصل من عدة أشهر هو الحدث الذي ينتظره النبات |
Ve orda yaptığım işe şu ana kadar duyduğum tutkuyu hissetmeye başladım. İşte şimdi karşınızda dururken bu tutkum botanik ve vahşi yaşamı korumadır. | TED | حيث أجد الشغف مترافقا مع ما أعمل .الان أنا أقف أمامكم أدرس علم النبات مع حماية الحياة البرية |
bitkilerin büyümesi için gerekli olan karbon, bu karbondioksitten geliyor. | TED | يأتي الكربون الذي يحتاجه النبات للنمو من ثاني أكسيد الكربون، |
Evet, çünkü organik içerikli bitkilerin çürümesi bitki yaşamındaki görünümü etkiler. | Open Subtitles | أجل, ذلك لأن التفسخ المواد العضوية يغير من مظهر حياة النبات |
Çıplak gözle nadiren görülebilen, hayvan dünyası ve bitki dünyası arasında görülen bu kesişim, gerçek anlamda mucize bir an. | TED | ومن النادر ان نميز التقاطع بين عالم الحيوان وعالم النبات ولكنه في الحقيقة امرٌ رائعٌ جداً |
bitki örtüsünün topraklardaki suyun atmosfere tekrar taşınmasındaki rolünü konuşabiliriz. | TED | يمكننا الحديث عن دور النبات في نقل المياه من التربة إلى الغلاف الجوي. |
Diyelim ki Mars toprağı Dünya'dan gelen besleyiciler olmadan bitki yetiştirmek için uygun. | TED | ودعونا نقول، افتراضاً، ماذا لو كانت تربة المريخ قادرة فعلاً على دعم نمو النبات دون استخدام المغذيات المشتقة من الأرض؟ |
Şu anda, bu bitki yepyeni insan kolajeni üretme yetisine sahip, yepyeni, el sürülmemiş. | TED | الآن، النبات لديه القدرة على صنع كولاجين بشري جديد كلّيّاً و طازج. |
Bu renkli LED ışıklarından gelen güneş ışığı dışındaki ekstra ışık da bitki gelişimini artırır. | TED | إلى جانب ضوء الشمس، ضوء قادم من مصابيح الإنارة الملونة هذه والذي يعزز أيضًا من نمو النبات. |
Vücudunuzdaki veya bir bitkinin gövdesindeki her hücrede mevcut olan kromozomlara sıkıca bağlıdırlar. | TED | وهي ملتفة بقوة بشكل كروموسومات موجودة في كل خلية من جسمكم أو جسم النبات. |
O hâlde bu tek bitkinin bu tek çeşidi nasıl tarım tarihinin en büyük başarı hikâyesi hâline geldi? | TED | فكيف أصبح هذا الصنف الواحد من هذا النبات أكبر قصة نجاح في التاريخ الزراعي؟ |
Şu bitkiyi öldürmek için geldim ama eğer sen değilsen, kim olabilir? | Open Subtitles | انا هنا لقتل ذلك النبات. واذا لم يكن أنت ، فمن اذاً؟ |
Pretoria botanik Bahçesi'nde bu bölgeye adapte olan belirli ağaç türleri olduğundan bahseden bir bitkibilimci ile görüştüm. | TED | لذا، تحدثت مع عالم النبات في حديقة النباتات في بريتوريا والذي شرح لي بعض أنواع الأشجار التي تكيفت مع هذه المنطقة |
Yani, birkaç tanesini saymak gerekirse.. Bir, lütfen kamu yapılarının çevresine dikenli bitkiler koymaktan vazgeçin. | TED | أعني، دعوني أذكر بعضها. واحد، يرجى التوقف عن وضع النبات الشائكة حول المباني العامة. |
Yünün ağaçta yetiştiğini veya peynirin bitkiden üretildiğini düşünen şehirli çocukların olduğunu duyuyoruz. | TED | تعلمون، نسمع عن أولاد المدينة هؤلاء الذين يعتقدون أن الصوف ينمو على الأشجار أو أن الجبنة تأتي من النبات. |
Bu yüzden bitkilere baktığınızda, farkedersiniz ki onlar başka tip araçardır, ve yine o kadar ilginçtirler. | TED | وعندما ترى النبات تستوعب أنها أدوات أخرى وهي مثيرة أيضا |
Bu aile çekişmesi yeni bir çeşit bitkiye öncülük edebilir. | Open Subtitles | هذا النزاع العائلي سوف يؤدي إلى نوع جديد من النبات. |
ve hepimizin lobideki bitkiyle ortak bir atası var. | TED | و سيكون لنا أصل مشترك مع النبات في الرواق. |
bitkileri yetiştirmek için ultraviyole ışını kullanırdı. Evet. | Open Subtitles | أجل لديها مصابيح أشعة فوق بنفسجية لتنمو النبات المخدر |
ve bir bitkide yüksek oranda karbon olduğunda daha az azot ve B vitaminleri alıyorsunuz. | TED | وعندما ترتفع نسبة الكربون في النبات تنقص نسبة النيتروجين كما تنقص فيتامينات ب. |
Nehirleri, okyanusları ve bitkisel hayatı ile gelişmiş bir gezegeni yararsız bir taş yığınına döndürdü. | Open Subtitles | ...توغلت بالكوكب المزدهر مع الأنهار والمحيطات والحياة النبات الأولية وتبلورت في كتلة عديمة الفائدة من الصخور |
Biraz da etrafına sarmaşık dikersek, harika görünür. | Open Subtitles | ونطليها بطبقة من الدهان الأبيض، ونزرع بعض النبات المعترش، سيبدو مظهره جميلا |
Ot sattığını duydum. | Open Subtitles | أنا سمعت أنك تبيعين النبات المخدر |