bir çok zehirli atık ve bir sürü şey var oraya devrilen bir sürü şey şimdi havaya gidiyor | TED | هناك الكثير من النفايات السامة وغيرها من الأشياء الملقاة هناك والتي أصبحت الآن تحملها الرياح. |
Burada çok miktarda zehirli atık var. Sorununuz büyük. | Open Subtitles | هذه كمية كبيره من النفايات السامة أنت تواجهه مشكلة, عزيزي |
Bay Shalline, fabrikanın arkasında bir çukurda müfettişlerce altı varil zehirli atık bulundu. | Open Subtitles | ستة براميل من النفايات السامة وجدت هنالك فى حفرة و فحصت من قبل مفتشى البلدة |
Bu zehirli atıkları yakıp, havayı kirletip, ozonu delmeliyiz! | Open Subtitles | يجب أن نحرق تلك النفايات السامة ونلوث الجو ونخرم الأوزون |
Toksik atık kazalarında kullanılan emme katalizörü. | Open Subtitles | إنها بلورات لها القدرة على الإمتصاص يستخدمونها فى حوادث النفايات السامة |
Ve ne yazık ki birinin, oldukça fazla miktarda ölümcül, zehirli atığı bu tepelere attığına dair birkaç rapor aldık. | Open Subtitles | إستلمنا عدة تقارير عن شخص ما يتخلص من كميات كبيرة جداً من النفايات السامة في هذه التلال |
Buradaki zehirli atıklar onu değiştirip bir şekilde güçlendirmiş. | Open Subtitles | وكل هذه النفايات السامة هنا حولته وجعلته أقوى |
Belki de nehire aşırı zehirli atık salınımından ötürüdür. | Open Subtitles | ربما لأننا نرمي الكثير من النفايات السامة في النهر |
zehirli atık çöplüğü, yasadışı silah mukaveleleri. | Open Subtitles | مقالب النفايات السامة. عقود أسلحة غير قانونية. |
Ormandaki bir zehirli atık bataklığına düşüp öldü. | Open Subtitles | سقط في بركة من النفايات السامة في الغابة وهو ميت الآن. |
Onlar zehirli atık havuzları gibidir. | Open Subtitles | وهم بالفعل بالوعة متقيحة بحرائق النفايات السامة |
Şirket okyanusa zehirli atık boşaltarak... günde 10 milyon dolar kazanıyorsa... bunu sürdürmek ticaretin gereğidir. | Open Subtitles | إذا كانت الشركة تربح 10 مليون دولار في اليوم من إلقاء النفايات السامة القاتلة في المحيط الغرامة القليلة غير مؤثرة بالعكس هي تجعلهم مستمرين بذلك |
Tom Kane'i zehirli atık denkleminden çıkar kendine ait bir beyanat hazırla. | Open Subtitles | أزيلي " توم كين " من استجواب النفايات السامة اتخذي تصريحاَ بسيطاَ أنك تصرفت من تلقاء نفسك |
- zehirli atık işinden gelen son parayı daha koymadım. | Open Subtitles | لم أقم بوضع النقود التي حصلت عليها البارحة -من عملي في التخلص من النفايات السامة |
Yağmur ormanlarını yakmalıyız, zehirli atıkları yerlere dökmeliyiz havayı kirletmeliyiz ve ozonu delmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نحرق تلك النفايات السامة ونلوث الجو ونخرم الأوزون |
Söylentilere göre, babasının zamanından beri, yıllardır zehirli atıkları doğaya bırakıyorlar. | Open Subtitles | كانت هناك شائعة عن أنهم أخذوا يرمون النفايات السامة لسنوات عادت عندما تولّى والده المسؤولية |
zehirli atıkları çevreye dökmüşler ve şimdi de oğluna yardım için döndü. | Open Subtitles | لقد رمى كماً هائلاً من النفايات السامة و الآن هو عائد لمساعدة ولده |
Nükleer enerjinin güvenli ve karbonsuz olduğu kabul edilecek, uranyum madenlerinin korkunç kirli olduğu da ve o külüstür trenlere büyük miktarda Toksik atık koyup onları kırsal alanlarda dolaştırmanın berbat bir fikir olduğunu da. | TED | تقبُّل أن الطاقة النووية آمنة وخالية من الكربون، وأن مناجم اليورانيوم قد تكون سيئة بشكل بشع وأن وضع كميات كبيرة من النفايات السامة داخل قطارات متهالكة ورميها في الأرياف هي فكرة مريعة. |
Böylelikle Xenstar'a Odun Kampı'nın yanındaki ormanda bulunan zehirli atığı temizlemesi için emir veriyorum. | Open Subtitles | وأنا هنا آمرهم بتنظيف كل النفايات السامة من مخيم (فايروود). |
zehirli atıklar yüzünden. | Open Subtitles | رمي النفايات السامة |
Kesin tehlikeli atık sitesinde takılıyordur. | Open Subtitles | حسناً, أذا كان بأمكاني المراهنة على أي شيء فهو يعيش في موقع النفايات السامة |
Ve sürpriz, yasadışı damping yaptığı rekor bir şey. Devletin dört bir yanındaki halka açık topraklarda zehirli atıkların yok edilmesi. | Open Subtitles | ولديها سجل لإلقاء النفايات السامة في أراضي عامة |