*Siz Führer'i nazik biri olarak biliyorsunuz. *Ama aynı zamanda tersi de olabilir. | Open Subtitles | أنت تعرفين الفوهرر كمحب للخير ولكنه من الممكن أن يصبح على النقيض تماما |
Bu adam tam tersi. Şebekenin her yerinde. Şebekeyi kontrol ediyor. | Open Subtitles | هذا الرجل على النقيض تماماً له سجلات كثيرة وهو يتلاعب بها |
Birçok bilgi-işlem cihazımızın aksine, bu nesneleri kullanmak çok daha zevkli. | TED | على النقيض من أجهزة الحاسوب، فإن الأشياء الآنفة الذكر سهلة الاستعمال. |
ve uzun zamandır düşünülenlerin aksine bunlar sadece törensel merkezler değil, gerçek şehirler. | Open Subtitles | وعلى النقيض الذي كا سائد لفترة طويلة لم تكن تلك المراكز الرسمية الوحيدة |
Artık, laparoskopinin tersine iğneyi tam olarak istediğiniz yere yerleştirip tüm yol boyunca geçirebiliyorsunuz ve geçtiği yerleri takip edebiliyorsunuz. | TED | والآن , على النقيض من المنظار, يمكنك وضع الإبرة بدقّة في آلتك, ويمكنك تمريرها من خلالها واتباعها في ذلك المسار. |
Bu ameliyatlar genelde interseks çocukları düzeltmek için var ama çoğunlukla tersini yapmaya varıyor, daha fazla fiziksel ve ruhsal hasara ve soruna yol açıyor. | TED | غالبًا ما تُجرى هذه الجراحات لتحسين حياة الأطفال ثنائيي الجنس، لكن عادةً ما ينتهي بهم الأمر وهم يفعلون النقيض. متسببين بأذىً وتعقيدات أكبر، نفسية وجسدية. |
Ama belki de tersi doğru. Asıl önemli olan bunun aksi. | Open Subtitles | ولكنى اعتقد ان ذلك هو الطريق الاخر حولنا الشئ الاساسى هو النقيض |
Dava hakkında kafamda bir fikir oluşmuştu sonra birden tam aksini düşünmeye başladım. | Open Subtitles | لقد كان لديّ إنطباع ما عن القضية في بداية الأمر، وبعدها تغير إنطباعي إلى النقيض تماماً. |
Aslında yapmak istediğim şey bunun tam da tersi. | TED | ولكن في الواقع, على النقيض تماماً ما أنا بصدد المحاولة لإثباته. |
Birleşik Devletlerde, tam tersi bir yaklaşımı benimsiyoruz. | TED | في الولايات المتحدة يوجد لدينا النقيض لذلك. |
Üçüncüsü kabul görürlük: Sohbetin ne kadarı kabul görür veya medeni ya da tam tersi, çirkin? | TED | والثالث هو التقبل: كم بالمئة من المحادثة يتسم بالتقبل والتحضر؟ أو على النقيض بالسُمّية؟ |
Hayır, kaçacağını sanmıyorum. Bence tam tersi. | Open Subtitles | كلا، لا أخاله يعتزم الفرار البتة، بل على النقيض تماماً. |
Senin düşündüğünün ve hararetle savunduğunun aksine annenle ben, senin mutluluğunu istiyoruz. | Open Subtitles | على النقيض مما تفكرين وتعتقدين بقوة انا وامك نريدك ان تكوني سعيدة |
aksine hayatını bir uçtan ötekine yaşamayı kafaya koymuş bir kere. | Open Subtitles | وعلى النقيض فإنّه عقد عزمه على تكريس حياته بين هذا وذاك. |
Metan denizlerinin aksine, kumulların boy gösterdiği çöle benzer alanlar da vardır. | Open Subtitles | وعلى النقيض من بحار الميثان هناك مناطق مثل الصحراء تهيمن عليها الكثبان |
Kounuşmanın başında gösterdiğim ofisin tersine, White Group'a ait olan bu ofiste. | TED | وعلى النقيض فإن أول مكتب أريتكم إياه في بداية الحديث ، هذا هو مكتب معروف ، تابعٌ للمجموعة البيضاء |
Tam tersine, demokrasinin Batı'nın yükselmesine ve modern dünyanın yaratılmasına katkıda bulunduğunu düşünüyorum. | TED | على النقيض من ذلك، أعتقد بأن الديموقراطية ساهمت في صعود الغرب وتكوين العالم الحديث. |
Liseye girdiğimde, hayatta ne yapmam konusunda... herkesin fikrini dinleyip tam tersini yapmaya... çok meraklıydım. | Open Subtitles | وحينما كنت في المدرسة الثانوية كنت أنصت جيدا لما يعتقدون أنه ينبغي عليّ فعله وأفعل ، تقريبا ، النقيض تماما |
Burada oturup, gün boyu buna pişman olmaktansa... tersini yapacağım, ve bir şeyler yapacağım. | Open Subtitles | إعتدت على الجلوس هنا ساكناً ونادماً طوال اليوم. والآن سأفعل النقيض وسأفعل شيئاً. |
aksi halde, onların da dediği gibi, çocukların hatırı için yıllarca sürüyebilirdik bunu. | Open Subtitles | على النقيض, كنا سنجرُّ هذا بيننا لمدة سنة فقط من أجل مصلحة الأطفال كما يقولون |
Dünyanın istediğiniz gibi olmasını bekliyorsunuz tüm delil ve tecrübeleriniz aksini gösterdiği hâlde. | Open Subtitles | تتوقع أن يكون العالم كما تريد، رغم أنّ كل الأدلة المتاحة والتجربة على النقيض |
Benim ölçümümün sonucunu kestiremem ama ikisi de her daim birbirinin zıttı olacak. | Open Subtitles | لا أستطيع التكهن ما هي نتائج قياساتي، الا أنّهم سيكونوا دائماً النقيض. |
diğer taraftan Henry tam zamanında 1 nisan 1980'de doğdu. | TED | هنري , على النقيض , مولود في ميعاده , لذلك ولد في الأول من مارس , 1980. |
Seni temin ederim ki gerçek kesinlikle bunun zıttıydı. | Open Subtitles | أؤكد لك أن الحقيقة على النقيض من ذلك |
Sense tam tersisin. | Open Subtitles | أنتَ على النقيض. |
buna zıt bir biçimde, kendi seçimlerini ve getirilerini çok yakın bir ilişki içinde gören iki ya da daha fazla sayıda birey, bir diğerinin başarısını kolektif bir davranış tarzına dönerek büyütebilir dönerek büyütebilir. | TED | وعلى النقيض مما سبق فعندما يكون هناك خيار .. وهناك شخصين او اكثر فهم يرون هذا الخيار وتوابعه ماهو الا وسيلة للتعبير عن الحميمية بين الطرفين وقد يعتبر البعض ان نجاح الاخرين بتحويل الاختيار الى فعل جماعي |
Yani dolu bir hayat, eğer her üçüne sahipseniz, toplamı parçalardan daha büyük. buna karşılık, üçünden hiçbirine sahip değilseniz, | TED | بمعنى آخر: الحياة الكاملة, الكل أكبر من مجموع أجزائه لو كان لديك الثلاثة اجزاء على النقيض إذا لم يكن لديك ايا من الثلاثة, |