Ama Noel ruhu. İşte vermeye değer tek hediye odur. | Open Subtitles | لكن روح عيد الميلاد هي الهدية الوحيدة التي تستحق المنح |
Dün gece aldığım tek hediye bu değildi. | Open Subtitles | البارحة لم تكن تلك الهدية الوحيدة التى حصلت عليها |
Heyecan verici ve üzücü çünkü aldığım tek hediye. | Open Subtitles | أنه أمر مثير ومحزن فى نفس الوقت لأنها الهدية الوحيدة التى حصلت عليها هذا العام |
Benden beklediği tek hediye de bilgim oldu, şu ana kadar. | Open Subtitles | ومعرفتي لذلك هي الهدية الوحيدة الّتي سيحصل عليها منّي |
Çünkü ilgilendiğim tek hediye, gerçektir. | Open Subtitles | لأنّ الهدية الوحيدة التي تهمني هي الحقيقة. |
İhtiyacım olan tek hediye sensin. | Open Subtitles | أنتِ هي الهدية الوحيدة التي أحتاجتها على الأطلاق |
İkinizin arasında ne geçtiği umrumda değil ama o benim amcam ve bana verdiği tek hediye o. | Open Subtitles | اسمع، لا يهمني أية أمور قذرة حصلت بينكما لكنه عمي وهذه الهدية الوحيدة التي قدمها لي |
Ah. Eski eşim bana verdiğin tek hediye. | Open Subtitles | أنها الهدية الوحيدة التي أهداها ليّ زوجي السابق. |
Dediler ki, "Çünkü Tanrı kadınlara o kadar muhteşem, öyle inanılmaz bir hediye bahşetti ki, erkeklere verebileceği tek hediye olarak elinde peygamberlik kaldı." | TED | "حسنا ، لأن الله أعطى المرأة هدية مذهلة، انه شيء رائع جدا ، وكانت الهدية الوحيدة التي تركت لتعطى للرجل هي النبوءة ". |
Bu tıpkı sana ve kızlara verebileceğim tek hediye gibiydi. | Open Subtitles | لقدكانهذابمثابة... الهدية الوحيدة التي يمكنني إهدائها إلى الفتيات |
Kabul edeceğim tek hediye, sizin kalbiniz. | Open Subtitles | الهدية الوحيدة التى أقبلها هى قلبك |
Alacağın tek hediye bu olacak. | Open Subtitles | هذه هي الهدية الوحيدة التي ستحصل عليها |
Bir şarkısı var. "İstediğim tek hediye sensin." | Open Subtitles | كتب تلك الأغنية - "أتعني "انت الهدية الوحيدة التي أريدها؟ |
Bu Cece'nin bu Noel alacağı tek hediye olacak, bu yüzden o kime çıktıysa, lütfen bunu hızlandırsın. | Open Subtitles | هذه الهدية الوحيدة التي ستأخذها (سيسي) في الكريسمس اي كان الشخص الذي سيحضر لها، احسن الاختيار |