Ve siz ikinizin belli ki konuşması lazım, o yüzden ben... | Open Subtitles | وأنتما الإثنان من الواضِح ... بأنّه عليكما التحدّث، لذا، فأنا فقط |
belli ki çocuğun kötü bir arkadaşı varmış. | Open Subtitles | من الواضِح تماماً بأنّه ذلك الفتى الذي كان رفيقه السّيء |
Tüm o değerli şeyler usluca duruyor. Hepsi ambalaj kağıdı ve fiyonklar ile belli şekilde. Hadi ama. | Open Subtitles | كل تِلك الأشياء الثَمينة مَوجودة بالأنحاء، ومِن الواضِح أنَّها مُعلَّمة بالورق المَلفوف والأشرِطة. |
Şimdi Noel Baba'yı teslim edin, falan filan, ve zarar görmeyeceksiniz, falan filan oldukça aşikar ki çok belli bir yalan. | Open Subtitles | إلخ، إلخ، إلخ، مِن الواضِح أنها كِذبة بيضاء. |
belli ki kasıtlı yapılmamış. | Open Subtitles | من الواضِح أنّه لا يُوجَد خطأ عمَد هُنا. |
belli ki burada bir haltlar dönmüş, tamam mı? | Open Subtitles | من الواضِح أن هُناك نوع من الفشَل هُنا، حسنًا؟ |
belli ki öyleyim. | Open Subtitles | ومن الواضِح أنني كُنت فعلًا مُشتته. |
Babası ve Said için yas tuttuğu belli. | Open Subtitles | حسناً، منَ الواضِح أنهُ حزين لفُقدان والدهِ و (سعيد) |
belli ki bu senin. | Open Subtitles | من الواضِح أنّه لكِ. |