bolluk olan bir dünyaya mı yoksa kıtlık olan bir dünyaya mı gelecek? | TED | هل ستولد في عالم من الوفرة أو النُدرة ؟ |
Hamile bir bayanın tükettiği yemek bir bolluk masalı ya da amansız bir mahrumiyet günlüğü gibi bir hikaye yaratıyor. | TED | تشكّل الوجبات التي تستهلكها المرأة الحامل نوعا من القصة، خرافة جميلة من الوفرة أو وقائع قاتمة من الحرمان. |
Ama bolluk dünyasını doğurmak için en büyük etki burada, burada. | TED | ولكن هنا، هنا تكمن القوة الكبرى لجلب عالم من الوفرة. |
ödül avcıları Kelle sayıları için yarışıyorlardı, ayrıca para ve şöhret için. | Open Subtitles | قتلة الوفرة تنافس لعدد الجثث، الشهرة و كومة سمينة من النقد. |
Beyaz yakalıları ödül avcılarının bölgesinden kaçırır. | Open Subtitles | يهرّب ياقات بيضاء خارج أرض الوفرة القاتلة. |
Malzeme bolluğu hiç bir zaman hissedilen kıtlığı ortadan kaldırmaz. | TED | لم تقضي الوفرة المادية أبدا على نقص الإدراك. |
Canavar balıklarının farklı denizlerdeki mevsimsel bolluktan faydalanmak için okyanuslarda binlerce kilometre kat ettiği artık biliniyor. | Open Subtitles | إنالقروشالبيضاءالعظيمة، ستهاجراَلافالأميالعبر المحيطات، لتحصد الوفرة الموسمية في البحار المختلفة. |
bolluk veya verimlilik prensibi veya büyük var oluş zincirine göre gerçeklik mümkün olduğunca doludur. | TED | التي هي مبدأ الوفرة أو الخصوبة، أو سلسلة الوجود العظيمة، هذا الواقع فعليًا كامل قدر الإمكان. |
- Aklı bu yere gitti. İşte bu sonsuz bolluk var, bir mısır tohumu gibi. | Open Subtitles | عقله ذهب إلى مكان ما، حيث توجد هذه الوفرة اللامحدودة، كقشرة ذرة. |
O kişi bolluk yıllarında tüm tarlalardaki, tüm tahılların beşte birini toplasın ve saklasın. | Open Subtitles | و خلال سنوات الوفرة اجعله يجمع خمس الحبوب من كل حقل و يخزنه تحت حراسة |
Ve yolları boyunca taşıdıkları tatlı suyla, dünya gezegenindeki yaşama bolluk ve bereket dağıtırlar. | Open Subtitles | وعليطولالطريق، مياههم العذبة قد جلبت الحياة و الوفرة لكوكب الأرض. |
Eğer biri mutluluğunu izleyebiliyorsa, siz de her konuda bolluk ve refahın izini takip edebilirsiniz. | Open Subtitles | وإذا تبعتم هناءكم فستتبعوا الطريق إلى الوفرة والرفاهية في جميع المواضيع |
Bu yüzden normalde yaşam imkânı çok az olacaktı tabi diğer kaynaklar bakımından bolluk olmasaydı. | Open Subtitles | وسيكون الفقراء في الحياة إذا هو ما كان للمصدر الآخر تلك هنا في الوفرة |
bolluk arz - talep dengesini bozan olumsuz birşeydir. | Open Subtitles | الوفرة ، وفقاً لقوانين العرض والطلب, هي في الواقع شيء سلبي. |
Bu uzaylı ödül avcısı Mulder kılığına girdi ve buraya gelerek çocuğu kaçırmaya çalıştı. | Open Subtitles | لذا، هذا صيّاد الوفرة الأجنبي... ... أخفىنفسهكمولدر لخروج هنا ويمسك الولد؟ |
Onu, uzay gemisini ya da uzaylı ödül avcısını burada bulacak olsan ne yapacaksın? | Open Subtitles | إذا أنت كنت أن تجده خارج هنا... ... أوهذهالسفينةأوهذه صيّاد الوفرة الأجنبي،... ... ماذاستعملكثمّ؟ |
ve başına ödül koyduğum için özür dilerim. | Open Subtitles | وأنا آسف على الوضع الوفرة على رأسك. |
İnsanlar ödül avcılarına olan inançlarını kaybeder. | Open Subtitles | الناس سيفقدون إيمانهم في قتلة الوفرة. |
İnanıyorum ki eğer biz bu enerji bolluğu içinde ölürsek. enerji sonsuza dek doğrudan çevreye baskı uygulayabilir. | Open Subtitles | اعتقد بان اذا متنا مع هذه الوفرة من الطاقه , يمكن ان تصبح |
Ancak Avustralya'nın uçsuz bucaksız buğday kuşağında başka bir fare kumlu tarlaların kenarlarında kazdığı yuvalarda yaşarken bu bolluktan faydalanır. | Open Subtitles | لكن فى مزارع القمح الواسعه فى أستراليا هناك فـأر مختلف يستفيد من هذه الوفرة المعروضة من الغذاء وهو يحفر ملاجئه على طول حافة الحقول الرملية |
Yarın Cornucopia'da gün doğumuyla başlayan bir ziyafet olacak. | Open Subtitles | عند طلوع الشمس ستكون هناك وليمة غدا في الوفرة |