"الوقتُ" - Traduction Arabe en Turc

• zamanı
• Zaman
• vakti
• vakit
• Saat
• zamanımız
• zamanım
• zamanımızdır
• sırası
• vaktim
• zamanın
• vaktimiz
• geç

Bu işe yaramazsa , biz hala Rusları uyarmak lazım. , Uh, konsolosluk ziyaret bizim eski arkadaşı ödemek zamanı gibi geliyor.
إن لم ينجح ذلك, فلا زال يجبُ علينا إنذار الروسِ بما هو قادم يبدو أنَّه الوقتُ المناسب لزيارة صديقنا القديم في القنصلية

Bay Blaisdell, şu an her zamankinden çok yardımınıza ihtiyacım var, ama artık kasabanın ayakta durma zamanı geldi.
سّيد بليسديل، أنا أوَدُّ مساعدتَكَ أكثر مِنْ أيّ شئ في العالمِ، لَكنَّه حان الوقتُ لهذه البلدةِ ان تعتمد على نفسها.

Şarap demini bulduğunda, kurukafa konuştuğunda, Saat doğru zamanı çaldığında.
عندما يَشْربُ النبيذ نفسه، عندما تَتكلّمُ الجمجمة عندما تضْربُ الساعة الوقتُ الصحيحُ

-Hoşça kal. Kendimi ayarlamak için yeterli Zaman var mı bilmiyorum.
أنا لا أَعْرفُ إذا كان هو الوقتُ المضبوط أَو وقتُ الروحِ

Geldiğinde benim nasıl biri olduğumu biliyordun ve artık karar verme vakti.
،لقد علِمتِ من أنا حينها .لذا لقد حان الوقتُ لكِ لكي تقرري

Leydim vakit geldi. Diğerlerini bulmaya gidiyoruz.
سيدتي، لقد حان الوقتُ سَنَجِدُ الآخريات الآن

zamanımız azalmasa böyle demezdin.
ما كنتَ لتقول ذلك، لو لم .يكن الوقتُ يداهمنا

Lyman, sanırım gitme zamanı.
ليمان، أعتقد انه حان الوقتُ لابد ان نبعد عن هنا.

Ve gerçek hayata dönmenin zamanı geldi.
و حان الوقتُ للرجوعِ إلى الحياةِ الحقيقية

Belki de artık resmin tamamını görmenin zamanı gelmiştir. Tarihin derinliğini takdir etmenin zamanı.
ربّما حان الوقتُ لتأخذ نظرةً أوسع، و تبدأ بتقدير دورة التاريخ.

Artık adalet zamanı geldi, ev yapımı adalet gibi markalar olaya dahil değil.
حان الوقتُ الآن للعدالة على طريقة بيوت الرعاية. باستثناء الضرب بعلّاقةِ المعاطف.

Ben RJ Berger, ve artık karar verme zamanı geldi.
أسمي أر جي بيرغر . و لقد حان الوقتُ لكي أقوم بأختياري

Şimdi ahlak nutukları çekmek için gerçekten iyi bir Zaman mı?
هل الآن حقاً هو الوقتُ المُناسب لتأخذي موقفُ أخلاقي عالي ؟

O Zaman bir sığırı yetiştirmeye başlarsınız... ve umarım ki çoğu yaşayabilir.
بماذا تعمل؟ ذلك هو الوقتُ لإطعام الماشية أتمنى أن تقدر أغلبيتهم على تحمل حرارة الصيفِ هنا

Bu konuyu hiç düşünmemiştim efendim. Düşünmenin vakti geldi öyleyse.
ـ في الواقع لم أفكـر مُطلقاً في هذه المسألة ، سيدي ـ إذاً هذا هو الوقتُ لتفعل

Seninle vakit geçirmenin daha önemli olduğunu düşündüm.
حسناً،لقدقرّرتبأنّهُمنالمُهِم.. أن أقضي الوقتُ معك.

zamanımız bitiyor ve ne ile karşı karşıya olduğumuz hakkında hiçbir fikrimiz yok.
الوقتُ ينفذ منا وليس لدينا أي فكرة عن ما نحن نواجهه

Kulağa çok hoş geliyor, ama gerçekten hiç zamanım yok.
حَسناً، ذلك يَبْدو رائعاً، لَكنِّي حقاً ما عِنْدي الوقتُ.

Şimdi tam sırası, ama bazı kısımları modernleştirmeliyiz.
أعتقد أن الوقتُ مناسب الآن لَكنَّ ببساطة يَجِبُ أَنْ نتولى لجام الاستثمار

Teşekkürler, evlat bu adamlarla uğraşacak vaktim yoktu
عزيزتي. أنه فقط ليس لدي الوقتُ للتَعَامُل مع أولئك الرجالِ الآن.

Gerçekten hangi tarafta olduğuna karar verme zamanın geldi.
حان الوقتُ لتقرّري إلى أيّ جانبٍ تنحازين.

Pekala, beni vurmuş bulunuyorsun, ...ve senin hayatın da benim elimde, ...sanırım konuşma vaktimiz geldi.
حَسناً، الآن أنت اطلقت النار علي، وأنا أَحْملُ حياتَكَ في يديي، أعتقد انه حان الوقتُ لنتكلم.

Evet ama biz bunu öğrenene kadar çok geç olabilir.
نعم ، ولكن عندما نكتشف ذلك سيكون الوقتُ قد داهمنـا