Sadece âşık olmak bu hepimizin kendimizi olduğumuza inandırabileceğimiz bir şey. | Open Subtitles | هذا الوقوع في الحبّ أيّ واحد منّا بإمكانه إقناع أنفسنا بأن |
Kötü şeyler olabileceğini beklemesen bile bunun için hazırlıklı olmak hata değil ki. | Open Subtitles | ليس من الخطأ الاستعداد لما هو سيء حتّى لو لم ترد له الوقوع |
Bunu böyle resmediyorum çünkü, düşmek atlamak değil. | TED | وأتصوّر ذلك بهذه الطريقة لأن الوقوع ليس قفز. |
İnsanlara aşık olmaya öyle karar veremezsin. - Neden? | Open Subtitles | لا يمكنك أن تقرر الوقوع في حب الناس متى ماشئت |
Sanırım âşık olma süreci için kazara ikonlara dönüşeceğimizden korktum, bu asla uygun olacağım bir statü değildi. | TED | أعتقد بأنني كنت مُتخوّفة من أن نُصبح رموزا مقصودة لعملية الوقوع في الحب، وهي مكانة لا أعتقد بأنني مُؤهلة لها. |
Bu çalışmayı kendim deneyimleme şansını elde ettiğimde, bildiğim ama çok da yakından tanımadığım biriyle, âşık olmayı beklemiyordum. | TED | وعندما أُتيحت لي الفرصة لتجربة هذه الدراسة بنفسي، بصحبة شخص أعرفه ولكن ليس حقّ المعرفة، لم أكن أتوقع الوقوع في الحب. |
Gençlere, aşık olmanın doğal bir şey olduğunu ve bunu yapabileceklerini söyledikleri için. | Open Subtitles | لإخبارهما الطلبة أن الوقوع في الحب أمر عاديً وأنهما تسمحان بذلك |
My habit of Falling for people who aren't what they appear to be. | Open Subtitles | عادتي في الوقوع مع أشخاص لا يظهروا في الحقيقة كما يبدو عليه |
Sen daha iyisini yapabilirsin. Bu yüzden ona âşık olmaktan vazgeç. | Open Subtitles | يمكنك عمل أفضل من ذلك لذا توقفي عن الوقوع في حبه. |
Zıtları tamamlayan birisine aşık olmak benim için daha olası. | Open Subtitles | أنا افضل الوقوع في الحب مع شخص مختلف عني تماما. |
Ama yapacağınız en büyük hata Matematikçi olmak olacaktır. | TED | خطأ واحد لا يجدر بكم الوقوع فيه هو أن تصيروا رياضياتيين. |
Benim için seyahat etmek biraz âşık olmak gibi, çünkü birden bütün algılarınız "açık" olarak ayarlanır. | TED | السفر، بالنسبة لي، يشبه الوقوع في الحب، لأنه فجأة تنقلب جميع أحاسيسك الى حالة اشتعال. |
Ancak âşık olmak, âşık kalmakla aynı şey değil. | TED | ولكن الوقوع في الحب والمحافظة عليه شيء مختلف تماما. |
Qualia’lar, deneyimleyen kişiye özgüdür, kaşınmak, âşık olmak veya sıkılmak gibi. | TED | كوليا تكون فريدة من نوعها للأشخاص الذين يجربوها، مثل وجود حكة، الوقوع فى الحب، أو تشعر بالملل |
Daha özgüvenli, daha açık fikirli, daha cömert olsaydık ve aşık olmak yerine, aşka dahil olsaydık. | TED | إذا كنا أكثر حزمًا، وأكثر انفتاحًا، وأكثر سخاءً وبدلًا من الوقوع في الحب، نصعد إلى الحب. |
düşmek kazara olur, önlenemez. | TED | الوقوع هو غير مقصود، لا يمكن التحكّم به. |
Soruları biz soruyoruz. Senin mantığınla bakarsak, 60 cmlik mobiletten düşmek... 1.80 cmlik dört nala koşan bir attan düşmekten daha tehlikeli. | Open Subtitles | طبقاً لحساباتي أن الوقوع من الداجة الصغيرة أقل ضرراً بكثير من حصان عالي |
Rüzgarin sarkisini duyacaksin." Yani asik olmaya istekliysen, büyük öpüsmeden bes dakika sonra rüzgarin müzigini duyacaksin ve birden sonsuza dek asik olacaksin. | Open Subtitles | وستسمع اغنية من النسيم اذا اذا كنت قادر على الوقوع في الحب و خمس دقائق بعد تبادل الُقبل |
Aşık olma konusunda dikkatli olduğun doğru. | Open Subtitles | بأية حال، فقد كنتِ حذرة بشأن الوقوع في الحب |
İlerleyen Rus hattına sığınmaktansa Amerikalılara teslim olmayı tercih ediyorlardı. | Open Subtitles | كانوا أكثر ميلاً للوقوع فى أسر القوات الأمريكية عوضاً عن الوقوع فى يد القوات الروسية المتقدمة |
Ben sadece aşık olmanın kolay... | Open Subtitles | أنا فقط أقول ببساطه .. انه من السهل الوقوع |
# Falling in love wasn't my plan # # My plan # | Open Subtitles | الوقوع في الحب لم يكن خطتي |
Aşık olmaktan daha güzel bir şey var mı gerçekten? | Open Subtitles | اعني هل هناك أي شئ أعظم من الوقوع في الحب؟ |
başının derde girmesini istemem. | Open Subtitles | لكن هنا الامر خطير لا تريدين الوقوع بالمشاكل |
Âşık olduktan ve araba sürmeyi öğrendikten sonra. | Open Subtitles | تماماً بعد " الوقوع في الحب" و " تعلم القيادة |