Böylece, zehirli türlerin, iyi huylu mutasyonlarının yayılmasını sağlarsınız. | TED | هذا سيشجع على انتشار طفرات حميدة نسبيا.. لأشد ألانواع السامة. |
Ardından bu haberleşme yolunu engelleyerek kanserin yayılmasını yavaşlatmanın mümkün olup olmadığını görmeye karar verdik. | TED | قررنا بعد ذلك رغبتنا في سد مسار الإشارات ومعرفة إذا كان باستطاعتنا إبطاء انتشار السرطان. |
Salgınların yayılması bile önlenebilir ve genetik hastalıklar için tedavi geliştirilebilir. | TED | وهم يستطيعون أيضًا منع انتشار الأوبئة، وتطوير علاجات ضدّ الأمراض الوراثيّة. |
Biz bunun yayıldığını gördükçe ulusal merkezlerin ortaya çıktığını görüyoruz. | TED | وكما نرى انتشار هذا ، فإننا نرى المحاور الوطنية الناشئة. |
Bir Salgın... Kolera salgını, raporda çok kötü görünmez mi, efendim? | Open Subtitles | أو انتشار للكوليرا سيكون هذا منظره قبيح في التقارير |
Bu önemli bir bulguydu çünkü şu anda FDA tarafından onaylı doğrudan kanserin yayılmasını hedefleyen bir tedavi mevcut değil. | TED | كان هذا اكتشافًا مهمًا، لأنه حاليًا، لا توجد أي علاجات معتمدة من إدارة الغذاء والدواء تستهدف بشكل مباشر انتشار السرطان. |
Bu yüzden fikir, eğer tümörün büyümesini durdurabilirsek tümörün yayılmasını da durdurabileceğimiz yönündedir. | TED | حيث أن الفكرة هي، إذا كان بإمكاننا منع الورم من النمو فإن بإمكاننا إيقاف انتشار الورم. |
Google ve Facebook'ta sahte haberlerin yayılmasını engellemek için teknolojiyi kullanmayı deneyen bazı zeki insanlar, zeki mühendisler var. | TED | هناك بعض الأشخاص شديدي الذكاء، من عباقرة المهندسين في جوجل وفيسبوك، والذين يحاولون استخدام التكنولوجيا لإيقاف انتشار الأخبار المزورة. |
Gelecekteki muhtemel yangınların arazide yayılmasını engelleyen doğal bir mekanizmaydı. | TED | قدمت تقنية طبيعية لمقاومة انتشار الحرائق المستقبلية عبر الأراضي |
Ancak HIV'in kendini kopyalamasını önleyerek HIV virüsünün yayılmasını engelleyebiliriz. | TED | ولكن من خلال تطوير طرقٍ لمنع تكاثره، يمكننا وقف انتشار الفيروس نفسه. |
Ama bu bilginin yayılmasını baskılarsak belki de daha baştan yaratılmasına sebep olan ekonomik teşvikleri de azaltırız. | TED | ولكن إذا كان باستطاعتنا تقليل انتشار هذه المعلومات، فربما يقلل ذلك من الحافز الاقتصادي لإنتاجها في المقام الأول. |
AOSHTAE'nin virüsün yayılması hakkında yaptığı en iyi tahmin şu: | Open Subtitles | أكثر توقع تفاؤلاً يقدمه مختبر الجيش الأميركي حول انتشار الفيروس |
Aslında, kanserin yayılması, yani metastazın tümör büyümesinin bir yan sonucu olduğu düşünülür. | TED | في الحقيقة، انتشار السرطان، الانبثاث، يُعتقد أنه نتيجة ثانوية لنمو الورم. |
Biz bilginin de ağlarda nasıl yayıldığını biliyoruz. | TED | نعرف كذلك الكثير عن كيفية انتشار المعلومات عبر الشبكات. |
Tam da ihtiyacım olan şeyler. Bir frengi salgını ve bir tümör. | Open Subtitles | هذا ما أحتاجه بالضبط انتشار عدوى الزهري و ورم |
Bu da yanlış bilginin yayılmasına sebep oluyor; kutuplaşmaya sebep oluyor. | TED | ولكن يتيح ذلك انتشار المعلومات المضللة التي تسهل الاستقطاب. |
Çok garip, Salgın hastalığın Olduğu yere gidiyorsun, hem de Kızılderililerin kışkırtıldığı bir ortamda. | Open Subtitles | الغريب انك اتيت الى هنا.مع انتشار الوباء والهنود على اتم التاهب |
Bu aslında eğer insanlara daha çok ihracat, daha çok ticaret verirsek hastalığın görülme sıklığı artar demek değil. | TED | و لكن هذا لا يعني بالضرورة أننا إذا قدمنا للناس المزيد من الصادرات و التجارة أن يزداد انتشار الوباء |
Diğer yerler pek çok şey denedi, neden bunlara bakmıyoruz, oralarda yayılma nasıl bir seyir izledi? | TED | فقد جربنا العديد من الأمور في مناطق أخرى, لذا لنلقي نظره على هذه المناطق و نرى مالذي حدث بشأن انتشار الإيدز |
Dinozorların yayılımı, memelilerin yayılımından 10 kat büyük. Memelilerin yayılımı da 4 ayaklı bir yayılım. | TED | أكبر بـعشر مرات من انتشار الثدييات ذات الأربع أرجل |
Askerler Dağıtın! | Open Subtitles | انتشار الجنود |
Bütün yaratıklar gibi insan vücudu da genlerinin yayılımını arttıracak şekilde evrimleşmiştir. | TED | بالنسبة لجميع المخلوقات الحية، فإن جسم الإنسان يتطور ليشجع انتشار جيناته. |
Bu duyulmadan... ellerindekileri satmak isteyen birkaç kişiyi kurtar. | Open Subtitles | سوى قليل ممن أنقذوا أملاكهم قبل انتشار الخبر |
Bazılarınız bu ölümcül virüsün yayılmasının arkasında ABD hükümeti ve donanmasının olduğunu, bu geminin hastalığı iyice yaymak istediğini ve benim gemide esir tutulduğumu duymuş olabilirsiniz. | Open Subtitles | البعض منكم قد سمع أن الحكومة الامريكية والجيش تقف وراء انتشار هذا الفيروس القاتل |
Yani, ortada Yayılan bir tüberküloz ve kolera mevcuttu ve ben bunu durdurmaktan sorumluydum. | TED | يعني كان هنالك انتشار السل و انتشار الكوليرا الذي كنت مسئولا من تثبيطهما. |
Bu olayın duyulmasını istemiyorum. İnsanlar yeterince korkuyor zaten. | Open Subtitles | لا أريد انتشار هذا الخبر الناس خائفون كفاية |