Tam kolu çelip deneye başlayacakken asistanın korkunç haberlerle koşarak geliyor. | TED | ولكن فقط عندما سحبت ذراع التشغيل لبدء التجربة يصل مساعدك مُحمّلًا بأخبار مريعة |
Şimdi, dişsiz bebekler gibi yanlış haberlerle beslenip, 6 haberleri dediğimiz bebek bezine pisliyorlar. | Open Subtitles | أمّا الآن فيتزودون كالسذج بالمعلومات الخاطئة ويقدمونها بأخبار الساعة السادسة |
Savunma Bakanlığına telefon açmıştım. Geri döndüler ama korkarım haberler kötü. | Open Subtitles | لقد تحدثت إلى مكتب الحرب لقد عاودوا الإتصال بي تواً لكنها ليست بأخبار جيدة |
Sen seç, Dawn. Bugün senin gecen. Annenle ilgili iyi haberi kutluyoruz. | Open Subtitles | اختاري يا داون.إنها ليلتك إننا نحتفل بأخبار أمك الجيدة |
Ne zaman uğraşmak istemediği bir haberle karşılaşsa, kaçar. | Open Subtitles | في أيّ وقت يحضى بأخبار لا يريد التعامل معها، يبدأ بالركض. |
Bir atlı geldi ve bize Arayıcı'nın Rising Ridge Savaşı'nda D'Haran'ları püskürttüğü haberini getirdi. Yüzlerce kişiye karşı tek bir adam. | Open Subtitles | جائنا فارس بأخبار ، بأن الباحث عائد إلى دهار بمعركة التلال الشامخة ، رجلاً واحداً يقاتل آلاف. |
Müzik programımızı son dakika haberiyle bölüyoruz. | Open Subtitles | نقطع هذا البرنامج الموسيقي بأخبار عاجلة. |
Hızlı bir kovalamaca sadece altı haberlerine çıkmanı sağlar. | Open Subtitles | إنها فقط ستتسبب في ظهورك بأخبار الساعة السادسة |
Buraya iyi haberlerle geliyorum ve duyduklarıma bak. | Open Subtitles | آتِ إلى هنا بأخبار سارّة و أحصل على هذا ؟ |
İyi ve kötü kaberleri kötü ve kötü haberlerle bölmek istemezdim, ama Delaware'de 3 çocuk kayıp. | Open Subtitles | أكره مقاطعة أخبار سيئة طيبة بأخبار سيئة سيئة لكن لدينا ثلاث أطفال مفقودين في ديلاوير |
Haydi, iyi haberlerle başlayalım ve iyi haberler biyomedikal araştırmalara dayalı öğrendiklerimizin birçok ciddi hastalığın sonuçlarını nasıl değiştirdiğiyle ilgili. | TED | دعونا نبدأ حديثنا بأخبار جيدة و هذه الأخبار الجيدة يجب أن تكون مما نعرفه إعتماداً على البحوث الطبية البيولوجية التي أحدثت تغييراً على إستنتاجات العديد من الأمراض الخطيرة |
Onun açtığı yarayı onarmakla görevlendirildiniz. Talihsiz haberler ileterek daha çok yaraya sebep olmakla değil. | Open Subtitles | لقد بُعثت لتخلصنا منه لا لتسبب آلام أكثر بأخبار مُحبطة |
Hmm, sana başka haberler vermeyi düşünüyordum. | Open Subtitles | نعم حسناً.. كنت أفكر في تعريفك بأخبار أخرى |
Bu sabah şaşırtıcı bir haberi vardı. | Open Subtitles | في ذلك الصباح أتته بأخبار فظيعة |
Hiç iyi haberle gelmedim, hep sorun çıkardım. | Open Subtitles | لم يسبق أن أتيتكَ بأخبار طيبة فقط المشاكل |
Burada olduğum haberini ülkeye yayması için kim yollayayım? | Open Subtitles | من يجب أن أرسل إلى خارج البلاد بأخبار تواجدي هنا؟ |
Bana düzenli yazıyor. Aileyle ilgili haberleri veriyor. | Open Subtitles | تكتب لي بشكل منتظم، وتجعلني على اطّلاع دائم بأخبار العائله |
Ben Tom Tucker, bir son dakika haberiyle karşınızdayım. | Open Subtitles | " توم توكر " يوافيكم بأخبار عاجلة |
Hızlı bir kovalamaca sadece altı haberlerine çıkmanı sağlar. | Open Subtitles | إنها فقط ستتسبب في ظهورك بأخبار الساعة السادسة |
Savaş muhabirliğine ilgi duyuyorum. | Open Subtitles | أنا مهتم بأخبار الحرب. |
Hadi çıksana dışarı. Sana Koca Baba'yla ilgili haberlerim var. | Open Subtitles | اخرج الى هنا يا ابنى سأخبرك بأخبار الأب الكبير |