Ve bunun böyle olmadığını fark ettiğinizde, tahmin bile edemediğinizi gördüğünüzde... | Open Subtitles | ثم عندما تكتشفون أخيراً بأنه ليس كذلك، وأنكم لم تقتربوا حتى، |
"Ama hala bir örneğin olmadığını söyleyip duruyorsun, çok inatçısın. " | Open Subtitles | لكنك تستمر في القول بأنه ليس لديك مثيل, لما أنت عنيد |
Bunu yaptığını biliyorum ve sende kanser ya da iktidarsızlık... olmadığını varsayıyorum. | Open Subtitles | أعلم بأنك فعلتها قبلاً وأفترض بأنه ليس لديك السرطان أو العجز الجنسي |
Mükemmel olmadığı malum ama bugünün dünyasında kim öyle ki? | Open Subtitles | متأكدة بأنه ليس مثالي لكن من في هذا العالم مثالي؟ |
Mükemmel olmadığını biliyorum, ama birlikte çok şey yaşadık ve o çok sabırlıydı. | Open Subtitles | أعــرف بأنه ليس مثالي لا كن يجب أن نجــربه معاً لقد أصبح مرض |
Bu işe nasıl karıştı bilmiyorum ama, hırsız olmadığını kesinlikle biliyorum. | Open Subtitles | لا أعرف كيف تورط بهذه المشكلة، ولكني أعرف بأنه ليس لصاً. |
Bende her yıl sana, geldiğin yerin bir önemi olmadığını hatırlatıyorum. | Open Subtitles | وفي كلّ سنة أكرّر تذكيرك بأنه ليس مهمّا من أين أتيت |
Babamın o olmadığını ve lisede evlenip hamile kaldığını söyledi. | Open Subtitles | قال بأنه ليس بأبي وأنك حلمتي عندما كنتي بالثانويه وتزوجتي |
Ustalardır çünkü bunun olmadığını fark ederler. | TED | إنهم متفوقون لأنهم يدركون بأنه ليس هناك واحدة. |
İnsanlara bunun bir tuzak olmadığını ve orada onlara aptal diyecek ya da tecrübelerinin önemsiz olduğunu söyleyecek kimsenin olmadığını söylüyoruz. | TED | نخبر الناس بأنه ليس بفخ؛ لن يخبرك أحدهم بأنك غبي، لن يخبرك أحدهم بأن خبرتك لا تهم. |
Penijean, birkaç kez elektrotlarını bana bağladı ve hiçbir şey yapmama veya düşünmeme gerek olmadığını söyledi. | TED | لذا بينجين وضعت لي جميع الأقطاب الكهربائية عدة مرات، وفسّرت بأنه ليس عليّ أن أقوم أو أفكر بشيء. |
Aynı zamanda, Fire Drill Fridays'e katılan herkesin tutuklanma tehlikesi altında olmadığını açıklığa kavuşturalım. | TED | يجب أن نوضح لهم، بأنه ليس كل من يشارك في التظاهرات الأسبوعية كل جمعة معرضون لخطر التعرض للاعتقال. |
Kolumu temizlerdim, ve hiçbir yara olmadığını sizlere gösterirdim. | TED | سوف أقوم بتنظيف ذراعي, وسأريكم بأنه ليس هناك جروح. |
Adam : Son destekleyen kişi bizim yeteri kadar alternatif yenilenebilir enerji kaynağımız olmadığını söyledi. | TED | رجل: الشخص الأخير المؤيد قدم فرضية بأنه ليس لدينا ما يكفي من موارد الطاقة المتجددة البديلة. |
Sakın kimseye özgür olmadığını söylemeye kalkma öldürerek ya da sakat bırakarak aksini ispatlamaya kalkacaktır. | Open Subtitles | لا تخبر اي احد بأنه ليس حر , لأنهم مشغولين بالقتل والصياح ليثبتوا ذلك لك بأنهم كذلك |
Gerçekten istediğin hiçbir şey olmadığını düşünürdüm... ama mesele bu değil, öyle değil mi? | Open Subtitles | أعتقدت دائماً بأنه ليس هناك شيء تريده حقاً لكن الأمر ليس كذلك |
Yalnızca hiçbir şey görmüyor olman orada olmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | لمجرد أنك لا ترين شيئا لا يعني بأنه ليس هناك |
Kaptan veya rütbesi olan biri değilmiş, Sadece basit bir asker. | Open Subtitles | يقول بأنه ليس قائد أو الضابط، فقط فرد من طاقم. |
Ben sadece, özür dilemek ve düğünü benim yüzümden düğünü engelleyecek hiçbir ...problemin olmadığına emin olmanı istedim. | Open Subtitles | أردت الإعتذار فقط والتأكد بأنه ليس لديك أيّ مشكلة معي هذا له علاقة بالزفاف لن يكون هناك زفاف |
- Kafatasını Jeffersonian'a göndermeme izin vermesini istediğimde ise bana polis olmadığımı ve burda hiçbir yetkimin olmadığını söyledi. | Open Subtitles | عندما طلبت منه ان يدعني أرسلها إلى معهد جيفرسونيون قال لي بأنه ليس شرطي و انه ليس لدي أي سلطة قضائية |
Alışılmış bir seçim olmadığının farkındayım, ama güzel şeyler duydum. | Open Subtitles | أدرك بأنه ليس أقتراح تقليدى ولكنى سمعت عنها أشياء رائعة |
Bu küçük hanımın dediğine göre, hiçbir istikametin ve tutkun yokmuş. | Open Subtitles | الشابه تقول, بأنه ليس لديك أي توجه ليس لديك أي شغف |