Anlıyor musunuz? Hayatına birilerinin kastı olduğunu düşünmek için geçerli sebepleri var. | Open Subtitles | لديه سبب وجيه للظنّ بأنّ هنالك تهديد صريح و وشيك على حياته. |
Cidden ona olan borcumun hesabını yapan birinin olduğunu mu düşünüyorsun? | Open Subtitles | لا تعتقد حقًّا بأنّ هنالك من سيلزمني بعهدي بأنّي مدين له |
Hala iyi biri olduğunu düşünüyor musun? | Open Subtitles | أمازلت تعتقدين بأنّ هنالك جانباً جيّداً فيه؟ |
Bazı yerlerin olduğunu duydum, neredeyse kurtlara filan tapıyorlarmış orada. | Open Subtitles | سمعت بأنّ هنالك أماكن الذئاب كانوا أغلبيّتها، مثل، مبجّلين. |
Bu kadar aptal olamazsın. Bazı yanlışlar olduğunu fark etmiş olmalısın. | Open Subtitles | حتى انتَ لا يمكن أنّ تكون بهذا الغباء، لا بدّ أنكَ شعرت بأنّ هنالك شيءً خطأ. |
Çiftin kiraladığı arabanın gece yarısı saat 2.30'da güneye bakan katlı otoparktan alınmış olduğunu biliyoruz. | Open Subtitles | نعلم بأنّ هنالك سيارة أجرة ركنت بالمواقف الجنوبيّة في 2: 30 صباحاً |
Sınırsız yetenek olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | لقد سمعتُ بأنّ هنالك عددًا لا يحصى من المهارات |
Kuzeninin olduğunu söylememiştin. Gayet zekice. Odaya kız attığını düşündü. | Open Subtitles | لم تخبرني بأنّها قريبتك ذلك ذكاءٌ منك، دعه يفكر بأنّ هنالك فتاةٌ هنا |
Batı medyası, seçimlerin meşruluğunu baltalamak ve yaralamak için... ..bunun bir sahtekarlık olduğunu iddia etti. | Open Subtitles | وادعّوا بأنّ هنالك تلاعب للتضعيف والطعن في شرعية الإنتخابات |
Odalardan birinde annenin giysilerini dağılmış hâlde bulunca bir sorun olduğunu anladığını söyledi. | Open Subtitles | بأنّه قد رأى ملابس أمّك ملقيةٌ في إحدى الغرف .. وشعر بأنّ هنالك خطبٌ ما |
Bir sorunun olduğunu sanıyordum. Belli ki yanılmışım. | Open Subtitles | ظننت بأنّ هنالك مشكلة، على مايبدو فإنّني مُخطئ |
Biri bana ülkeden çıkmak isteyen iki adam olduğunu söylediğinde bunun doğru olduğuna inanmam. | Open Subtitles | حينما أخبرني أحدهم، بأنّ هنالك شخصين يريدان الخروج من أمريكا لم أصدّق ذلك |
Şimdiyse çocuğumuzu koruyamayacağımız şeyler olduğunu öğreniyorum. | Open Subtitles | والآن أدركت بأنّ هنالك بعض الأشياء التي لا يمكنك حماية طفلك منها |
Geçen gün gözümü ovarken tırnağımın arasında bebek kakası olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | في ذلك اليوم قمت بفرك عيني، واكتشفت بأنّ هنالك غائط طفلٍ تحت أظافري |
Sana verilen yetki ile yapmama izin verilmeyen başka bir şey mi olduğunu söyleyeceksin? | Open Subtitles | ستخبرني بالسلطة التي تمتع بها بأنّ هنالك بعض الأمور الأخرى التي لا يمكنني القيام بها ؟ |
...kolluk kuvvetlerince ve ciddi bir suçlu avının yürütülmekte olduğunu söylersem abartmış olamayacağım. | Open Subtitles | مع ما يجري مع رجال الشرطة ولن أبالغ لو قلت بأنّ هنالك عملية مطاردة جادة تجري في الوقت الحالي |
Dışarıda seni bekleyen bir şerif olduğunu söylediler. | Open Subtitles | يقولون بأنّ هنالك نائبٌ ينتظرك في الخارج |
Bekle, Phoebe bazı sözlerin yanlış olduğunu söylememiş miydi? | Open Subtitles | مهلاً، ألم تَقُل " فيبي " بأنّ هنالك خطأ في الكلمات؟ |
Ben, dövebileceğin ve dövemeyeceğin adamlar olduğunu söyleyen kişiyim. | Open Subtitles | أنا الرجل الذي يملي عليك أمرًا بأنّ هنالك أشخاصًا يمكنك ضربهم... وأنّ هنالك آخرين لا يمكنك فعل ذلك معهم |
İkimiz de yapbozun bazı parçalarının eksik olduğunu anlamadık. | Open Subtitles | "لم يعلم أيّ منا بأنّ هنالك قطعاً ناقصة من الأحجية" |