Çözücüyle, örneği bozmadan çıkarmak zor olacak. Bununla çok uğraşmana gerek yok. | Open Subtitles | سيكون من الصعب إزالته دون أن يقوم اللصق بإتلاف العينة |
Bana araştırmayla ilgili her şeyi yok etmemi söylediler, ben de öyle yaptım. | Open Subtitles | أخبروني بإتلاف كل ما يتعلق بالتجارب وهذا ما فعلته |
Çok özür dilerim ama perilerin kolyeyi yok etmesine izin vermeliyiz. | Open Subtitles | آسف جدّاً، لكنْ علينا السماح للحوريّات بإتلاف تلك القلدة |
Benim üç küçük torunum var, ve onlara her baktığımda ve ben onların yaşındaykenden beri bu güzel gezegene nasıl zarar verdiğimizi düşündüğümde, bu umutsuzluğa düşüyorum. | TED | لديا ثلاثة أحفاد صغار، وكل مرة أنظر إليهم، أفكر كيف قمنا بإتلاف هذ الكوكب الجميل منذ كنت في سنهم، أشعر بهذا اليأس. |
Bu süreçte, gazın, hasta askerlerin kemik iliklerine geri döndürülemez biçimde zarar verip kan hücreleri üretme yetisini durdurduğunu keşfettiler. | TED | في غضون ذلك، اكتشفوا أنَّ الغاز يقوم بإتلاف نخاع عظم الجنود المصابين بوضع حد لقدرتها على صنع خلايا الدم. |
Park edemiyorsun, şerit değiştiremiyorsun, sağa dönemiyorsun, şahıs malına zarar verdin. | Open Subtitles | لا يُمكنك التوقف، لا يُمكنك تغيير الحارات لا يُمكنك القيام بالإلتفافات اليُمنى قُمتي بإتلاف ملكية خاصة |
Çok özür dilerim ama perilerin kolyeyi yok etmesine izin vermeliyiz. | Open Subtitles | آسف جدّاً، لكنْ علينا السماح للحوريّات بإتلاف تلك القلدة |
Hastalık Kontrol Merkezi biyo silahı yok ediyor. | Open Subtitles | مركز السيطرة على الأمراض قاموا بإتلاف السلاح |
Bu, düşmanın savaşma isteğini yok etmek,... birliklerinin moralini bozmak... ve "kaybedilmiş bir savaşta" oldukları mesajını vermek ile ilgilidir. | Open Subtitles | إنه يتعلق بإتلاف ,عزيمة القتال في عدوك ,تدمير معنويات قواته إرسال رسالة بأنه المجابهة لا طائل منها لأن المعركة خاسرة بالفعل |
Senin için aile gibiler ve bunu anlamak senin için çok güç fakat Benford'u Frost'a kadar takip etme görevinde çuvalladın ve planları yok etme görevinde de çuvalladın ki bu çok talihsiz bir olaydı. | Open Subtitles | لكنكِ فشلتِ باللحاق بـ (بينفورد) (إلى (فروست) و فشلتِ بإتلاف تلك المخطوطات و قد كان حظاً عاثراً للغاية |
Diğer her şeyi yok edin. | Open Subtitles | قوما بإتلاف أي شيء آخر |
Ondan Piksi çiçeklerini yok etmesini istedin. Görünüşe göre bir tanesini canlı bırakmış. | Open Subtitles | أمرته بإتلاف أزهار (بيكسي) ويبدو أنّه أبقى واحدة حيّة |
Yavaş. saatine zarar vereceksin! | Open Subtitles | ستقوم بإتلاف الساعة إذا أجهدت نفسك كثيراً.. |
Çünlü yüzüklere zarar verme riskini almayı istemedik. | Open Subtitles | لأننا لم نرغب في المخاطرة بإتلاف الحلقات. |
Bir okul malına zarar gelmesini istemem. | Open Subtitles | لا ترغب بإتلاف أي ممتلكات مدرسية |
Hapishanede Android'e zarar verdiler. | Open Subtitles | هناك عندما كنا بالسجن قاموا بإتلاف (الآلية) . |