Justin'in onun olduğunu, buraya Kendi isteği ile geldiğini, kimsenin onu zorlamadığını söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنه هنا وبأنه جاء بإرادته لم يجبره أحد |
Ve Kendi isteği ile gelip, olayı bildirmek istemiştir. | Open Subtitles | وقد جاء بإرادته للإبلاغ عن الحادثة |
Kendi isteği üzerine geldi. | Open Subtitles | لقد أتى بإرادته |
kendi isteğiyle geri döndü, ve tam zamanında mahkemede yerini aldı. | Open Subtitles | وعاد بإرادته والأهم في الحديث انه جاء الى المحكمة بسرعة كبيرة وفقاً للتعليمات |
NasıI doğumdan öncesine geri dönmek yoksa... gözleri açıIan bir körde... kendi isteğiyle tekrar karanlığa dönemez. | Open Subtitles | لا يمكن أن يعود للظلمة بإرادته أو أن يعمى عندما يهدى هبة البصر مثلما لا يمكنه أن يمنع ولادته |
- Hey, Santos buraya gönüllü olarak geldi. | Open Subtitles | جاء سانتوس الى هنا بإرادته الحرة |
Ama bu adam öleceğini bilseydi ve bir şekilde gönüllü olarak ölseydi, ya da bunu durdurabileceğini bilseydi... | Open Subtitles | لكن إن كان يعلم الرجل أنه سيموت ثم يموت على أية حال ...بإرادته عالماً أنه بإمكانه إيقاف ذلك |
Dediğim gibi Lucifer belki kontrolü elinde tutabilir ama Cass Kendi isteği ile dönmek istemeyebilir. | Open Subtitles | .. مثلما قلت قد يكون (لويسفر) هو المسيطر الآن لكن (كاس) قد لا يعود بإرادته |
Stern Kendi isteği ile gitti. | Open Subtitles | لقد غادر (ستيرن) بإرادته |
- Haklı! Teknik olarak değil! kendi isteğiyle geliyor. | Open Subtitles | ليس فعلياً, فقد جاء معنا بإرادته |
Ben arabanın kapısını açtım, kendi isteğiyle bindi. | Open Subtitles | فتحت له باب السيارة ودخل بإرادته |
- Kimse bunu kendi isteğiyle yapmaz. | Open Subtitles | ما كان أحدٌ ليفعل هذا بإرادته |
Görünen, orada gönüllü olarak kalıyormuş. | Open Subtitles | يبدو أنه كان هناك بإرادته |
Marzin zaten haklarını biliyor. gönüllü olarak burada. | Open Subtitles | كما أنّ (مارزين) يعلم حقوقه سلّقاً فهو هنا بإرادته |
Bilmiyorum ama Hisoka gönüllü olarak pes etti. | Open Subtitles | لستُ أدري، لكن (هيسوكا) استسلم بإرادته. |