Şüphelilerin serbest kalması artık rahatsız etmiyor. Sen de sıkma canını. | Open Subtitles | أشعر بإرتياح الآن لأنهم طلقاء وأنت أيضاً يجب أن تشعر بذلك |
Çok tuhafsın, beni rahatsız ediyorsun ve gerçekten çok kötü kokuyorsun. | Open Subtitles | أنت غريب أطوار, لا تشعرني بإرتياح و رائحتك مريعة للغاية |
Bunu gerçekten alışveriş merkezine götürüp binlerce insanın piyango bileti çektiği bir arabanın bagajına bırakmak seni rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | هل حقاً ستشعرين بإرتياح بحملها عبر مركز التسوق وتركها بصندوق سيارة التي آلاف الناس رموا تذاكر اليانصيب من أجلها؟ |
Ararsam rahatsız olabileceğini düşündüm; onun için aramadım. | Open Subtitles | لقد خفت من أن لا تشعر بإرتياح لو إتصلت |
Parmaklarınızla açın gözlerinizi. çok iyi geliyor. | Open Subtitles | فقط إفتحوا عيونكم بأصابعكم ، شباب ستشعرون بإرتياح |
Belki biliyorsundur metal bir tenekeyle tavandan aşşağıya düştüm... ama oyunu da kazandım kendimi çok iyi hissediyorum. | Open Subtitles | كما تعلم، لقد سقطت من خلال السقف في أنبوب معدني ولكن على الأقل لقد ربحت هذه اللعبة وهذا يُشعرني بإرتياح |
rahatsız hissetmiş ve gitmeye çalışmış. | Open Subtitles | لكنها لم تشعر بإرتياح وحاولت الذهاب |
Yani eğer rahatsız olacaksan... | Open Subtitles | ... أعني ، إذا كُنتِ لا تشعرين بإرتياح تجاه الأمر |
Beni fena rahatsız ediyorsun. | Open Subtitles | لا تجعلنيّ أشعُر بإرتياح |
Sana anlatmak çok iyi geldi. | Open Subtitles | هذا يشعرني بإرتياح أنني أخبرتك |
Kendini çok iyi hissettiğine eminim. | Open Subtitles | أظنك تشعر بإرتياح لنفسك |