Annemle babamı iflas ettirdim. Ölene kadar borç içinde olacağım. | Open Subtitles | و ربما تسببت بإفلاس والداي و سأظل مديناً حتى أموت |
Kahvaltıdan beri, kaza mahallini terk ettim, tanımadığım bir adamın iflas olmasını sağladım, patronlarıma yalan söyledim, | Open Subtitles | منذ الفطور ، تَركتُ موقع الحادث تسببت بإفلاس رجل لا أعرفه كذبت على رؤسائى |
Eğer sigorta tazminatının ötesine geçip, davaya devam edecek olursan şirketi iflas ettirebilirsin. | Open Subtitles | اذا تركت المصالحه واكملت رفع القضيه يمكنك ان تتسبب بإفلاس الشركه |
O kadar altın klanları üç kere iflas ettirebilir. | Open Subtitles | هذا القدر مِن الذهب كفيل بإفلاس القبائل ثلاثة أضعاف |
Onları soyup soğana çevireceğiz. İşte onları asıl bu yıkar. | Open Subtitles | سنقوم بإفلاس هؤلاء المغفلين هذا ما سيردعهم حقا |
Bu, babanın iflas etmesiyle ilgili. | Open Subtitles | إنــه يتعلق بإفلاس أبيـك القريب |
Müvekkilimi iflas ettirdikten sonrasını mı kastediyorsun? | Open Subtitles | تقصدين بعد أن تقومي بإفلاس موكلي؟ |
Siz sosyalist ve komünistlerin bizi iflas ettirmesine izin verir misiniz? | Open Subtitles | هل ستسمحون للإشتراكيين و الشيوعيين بأن يتسببوا بإفلاس... |
- Ne demek bittim? - İflas ettim. | Open Subtitles | إنتهى الأمر بإفلاس البنك |
Jon Arryn'in, Robert'ın krallığı iflas ettirmesine izin verdiğine inanmam. | Open Subtitles | لن أصدق أن (جون آرين) سمح لـ(روبرت) بإفلاس المملكة |
Bugün ise Percy iflas edecek, Bölüm işlem dışı kalacak ve bu savaşa sonsuza kadar bir son vereceğiz. | Open Subtitles | اليوم سنقوم بإفلاس (بيرسي)، ونوقف (الشعبة) عن العمل ونضع حدًا لهذه الحرب للأبد |
Doğru, fakat Scorpion'u hayata geçirebilmek için para toplamaya başladığı sırada büyük oynayan kumarbazlar yerlerine onu oynatırlardı o da göz açıp kapayıncaya kadar adamları soyup soğana çevirirdi. | Open Subtitles | نعم، لكن حينما كان يجمع رأس مال كبير لإنشاء (سكوربيون)، فإنّه يُقامر على طاولة اللاعبين الكبار ويقوم بإفلاس كلّ من بغرف البوكر كلّها مُقابل حصّة. |