Yüzünde kalıcı bir gülümsemeyle doğan bir hayvanı kim nasıl sevmez ki? | TED | ما أعنيه، ما الذي لا يمكنك أن تحبه في حيوان وُلد بابتسامة ثابتة على وجهه؟ |
Dövüş bittikten sonra babanız memnun olmuş bir gülümsemeyle bir dövüş daha rica etti. | Open Subtitles | بعد ان انتهت المعركة,والدك طلب مني أن يبارزني مرة أخرى ولكن بابتسامة راضية |
Çarpık gülümseme, bir tutam göğüs kılı, Sırıtması ve hobisiyle 2. Dünya Savaşı'nda ortaya çıktı. | TED | ابتسامة معقوفة، شعر صدر كثيف، جاء للحرب العالمية الثانية بابتسامة متكلفة وهواية. |
Orada cesur bir gülümseme ve neşeli bir edayla oturursan niçin balonun güzeli olamayasın ki? | Open Subtitles | و ان جلست هناك بابتسامة شجاعة قليلا و روح احتفالية لماذا, قد تكونين حسناء أكثر من الكرة |
Kalplerimiz dolduğunda gülümseyerek konuşacağız. | Open Subtitles | عندما كان قلوبنا حتى الشبع سنقوم يقول بابتسامة |
Ama, estetik cerrahımın her zaman söylediği gibi "Eğer ölmek zorundaysanız gülümseyerek ölün." | Open Subtitles | ولكن ، كما قال جراح التجميل "اذا كان عليك الذهاب اذهب بابتسامة |
Bana baktı, gülümsedi ve göz kırptı, arkasında bir şey saklıyordu. | Open Subtitles | نظر الى بابتسامة وهو يغمز وكان يخبىء شيئاً خلف ظهره |
Yüzümde bir gülümsemeyle uyanıyorum. | Open Subtitles | إنها تجعلني أستيقظ بابتسامة مرسومةٌ على وجهي. |
Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle gelen Einstein. | Open Subtitles | و أينشتاين ينزل هناك بابتسامة عريضة على وجهه |
Üstelik eşin seninle konuşmamasına rağmen kızının yanına yüzüne kocaman bir gülümsemeyle gitmek zorundasın. | Open Subtitles | وعليّكِ أن تحتفظي بابتسامة على شفتيكِ على الرغم أن زوجتكِ تتحدث إليكِ بالكاد |
O sihirli kelimelerini büyük berbat bir gülümsemeyle mi ezberledin? | Open Subtitles | فقط قلت كلماتك السحرية بابتسامة عريضة بلهاء |
Eminim ki büyük bir gülümseme ve bir "Nasıl gidiyor ahbab" ile karşılanacaksınız. | Open Subtitles | أنا واثق أننا سنرحب بك بابتسامة كبيرة و تحية |
Biraz viski, bir fahişe ve onlar yüzlerinde koca bir gülümseme ile cehenneme doğru yürümeye başladılar. | Open Subtitles | , شراب ويسكي هنا و عاهرة هناك وسوف يذهبون إلى الجحيم بابتسامة عريضة على وجوههم |
Yüzünde huzurlu bir gülümseme olsa bunun sana ne zararı olur? | Open Subtitles | ما مقدار الألم الذي سيسببه لك لو قضى هذه الفترة بابتسامة راضية؟ |
Mekandaki en seksi çocuğu seçer onu eve getirir, ağza alınmayacak şeyler yapar sonra yüzünde bir gülümseme ve poposunda diş izleriyle kaldırımın kenarına atardın, değil mi? | Open Subtitles | تختارين أكثر الرجال إثارة بالغرفة تأخذينه للبيت, تفعلين معه أشياء لا تقال ثم تركلينه للشارع بابتسامة على وجهه |
- Gerçekten de öyleydi. Bu sabah gülümseyerek uyandım. | Open Subtitles | لقد استيقظت اليوم بابتسامة عريضة - أنا أيضاً - |
Dedi ki "Düşmanınız size küfrederse, gülümseyerek yanıt verin" | Open Subtitles | اذا تلقيت اساءة من العدو فبادله بابتسامة - غوجو يقول ذلك؟ |
Her zaman gülümseyerek servis yapın. | Open Subtitles | أفسدتوا الأمر دائماً اخدم بابتسامة |
Bana baktı ve gülümsedi, "Evet, baba" dedi ve gözlerini kapattı. | Open Subtitles | ينظر الى بابتسامة ويقول ـ"نعم يا ابي" ويغمض عينيه |
Benim için gülümser misin? Çok tatlı bir gülümsemen var! | Open Subtitles | ابتسمي ابتسامة صغيرة من أجلي، أنتِ تتسمين بابتسامة جميلة! |
Merak ettiğim şeyse herhangi birisinin nasıl olupta böylesi bir yerde yüzünde tebessümle dolaşabileceğidir. İşini geri alması için Elliot`a yardım etmemiz lazım. | Open Subtitles | إنني أتعجب كيف يمكن لأي شخص أن يخرج من هذا المكان بابتسامة على وجهه يجب أن نساعد (إليوت) لاستعادة وظيفتها |
O yüzden sağlam uyuşturucu verip öbür dünyaya mutlu yollayalım. | Open Subtitles | لنعطيه بعض المسكنات ونودعه بابتسامة. |
İşte o günde, işte o günde Ayrıldık yüzümüzde gülümseme ile | Open Subtitles | افترقنا بابتسامة يومها. |