Warriors ikiye bir gerideydi ve Kerr başlangıç dizilişini değiştirme kararı aldı; her şekliyle gözü pek bir karardı. | TED | كان الووريورز متأخرون لعبتين لواحدة عندها قام كير باتخاذ القرار وغير التشكلية الأساسية؛ حركة جريئة بكل المقاييس. |
Bence doğru kararı verdin, dostum. | Open Subtitles | أظن أنكَ قمت باتخاذ القرار الصائب يا صديقي |
Seninle beraber olarak doğru kararı verdi. | Open Subtitles | لقد قام باتخاذ القرار الصحيح معك |
Yani onun yerine kararı sen verdin. | Open Subtitles | إذاً فقد قمت باتخاذ القرار نيابة عنه |
Zor bir karar verdin, ben de kabul ettim. | Open Subtitles | لقد قمتِ باتخاذ القرار الصعب و أنا قبلت به |
Ama şu olacaktır, daha mutlu olduklarını düşünecekler, çünkü bu konuyu düşündüklerinde Ohio'daki havanın ne kadar berbat olduğunu anımsayacaklar. Ve doğru bir karar aldıklarını düşünecekler. | TED | لكن شئ ما سيحدث. أنهم سيعتقدون أنهم أكثر سعادة، لأنهم حينما يفكرون حول الأمر، فسيتذكرون كم كان الطقس فظيعاً في أوهايو. وسيشعرون أنهم قاموا باتخاذ القرار الصحيح. |
Bu kararı vermek zorunda değiliz. | Open Subtitles | لسنا ملزمين باتخاذ القرار |
Dharun bu kararı onun için verdi. | Open Subtitles | (دوهران) قام باتخاذ القرار بدلاً منه |
Jüri müebbet hapis veya idam cezası arasında bir karar vereceği zaman, kararlarını büyük ölçüde davalının yaptıklarına dair duyduğu pişmanlığa göre veriyorlar. | TED | الآن، عندما تقوم هيئة المحلفين باتخاذ القرار بين السجن مدى الحياة وعقوبة الموت. فإنها تستند في قرارها إلى حد كبير على المُتهم في حال كان أو لم يكن يشعر بالندم الشديد على أفعاله. |
Kurtarıcı, lütfen bir karar ver! | Open Subtitles | ايها المختار من فضلك قوم باتخاذ القرار |