Doktora öğrencileri küçücük odaya doluştu ve bana hızlıca sorular sormaya başladılar, en sonunda sirkte gibi hissetmeye başlamıştım. | TED | وتجمع الدكاترة في هذا الغرفة الصغيرة وكانوا ينهالون علي بالأسئلة وفي النهاية، شعرت نوعاً ما وكأنني في سيارة مهرج. |
Uzun bir günün sonunda, eve gelip sana sorular yağdırsam hoşuna gider mi? | Open Subtitles | هل سيعجبك لو أتيت للمنزل و بدأت بإزعاجك بالأسئلة بعد يوم طويل ؟ |
Üstünde bulunduğumuz dünyanın ahlak ve insan doğası üzerine derin sorularla doldurulmuş bir olduğunu hissediyoruz. | TED | نشعرُ حقًا بأن الأرض التي نحن فوقها هي أرض مكتظة بالأسئلة العميقة حول الطبيعة البشرية والأخلاقية. |
Ama bu kadın aptalca sorularla başıma musallat oldu sigorta numaramın ne olduğu gibi. | Open Subtitles | لكن هذه المرأة تستمر بمضايقتي بالأسئلة الغبية مثل مارقم وثيقة تأميني وكم مدتها |
Gözleri Soru doluydu! | Open Subtitles | أنا لا أَستطيع نِسيان تلك العينان , أنها مليئة بالأسئلة |
Ama kimlik ve köken ile ilgili sorulara cevabımız bazı önemli sosyal ve politik öneme sahip. | TED | ولكن إجاباتنا في ما يتعلق بالأسئلة عن الهوية والأصل لها أهمية اجتماعية وسياسية جوهرية. |
soruları sormaya başlayacağım ve cevaplarının süresini ölçeceğim. | Open Subtitles | حسناً، سأبدأ بالأسئلة وسأحسب سرعة إجابتك |
Eğer onu tekrar görebilirsem, ona soracağım soruların hayalini kurardım. | Open Subtitles | كنت أحلم بالأسئلة التي أود أن أطرحها عليه إن تمكنت من رؤيته مرة أخرى |
Seni Soru yağmuruna tutan benim. | Open Subtitles | أنا الذي أزعجتكِ بالأسئلة المتلاحقة |
Attığım dikişleri iki kere kontrol ediyorsunuz ve bana karmaşık sorular soruyorsunuz. | Open Subtitles | لقد تحقّقتِ من كل تقطيبٍ قمتُ به و الآن تغرقيني بالأسئلة المعقّدة |
Belki de büyük, önemli sorular hakkında birbirleriyle samimi şekilde etkileşim kuran insanların yerini alacak hiçbir şey yoktur. | TED | ربما عندما يتعلق الأمر بالأسئلة الكبيرة والمهمة، ليس هناك بديل عن الناس الذين يتفاعلون حقا مع بعضهم البعض. |
Daha basit sorular olmalı değil mi adınız sanınız falan | Open Subtitles | ألا يـُفترض أن يبدأ بالأسئلة البسيطة؟ ما إسمك؟ ما هو يوم عيد ميلادك؟ |
Dünya ve ayakları altında yatan bu şehir hakkında saçma sorular sorarak kendini eğlendiriyor. | Open Subtitles | تسلي نفسها بالأسئلة السخيفة حول العالم باسفل |
Birkaç gün sonra yanına sorularla geldiğimde cevabın varsa bedelini almış olurum. | Open Subtitles | بل أحصل عليه حين أعود بعد ليلتين بالأسئلة |
FBI'daki biri sorduğum sorularla ilgili size bilgi veriyor. | Open Subtitles | واحد من الشرطة الفدرالية يخبركم بالأسئلة التي تراودني |
Güce ve iktidara giden yol engellerle dolu olabilir, Ama çoğunlukla, cevaplara meydan okuyan komik sorularla: Bir kişi Sierra Leone gibi bir ülkenin eşsiz zorluklarını nasıl üstlenir? | TED | يمكن للطريق نحو السلطة والقيادة أن تكون مليئة بالعوائق، لكن في معظم الأحيان، تزخر بالأسئلة المضحكة التي قد تبدو مستعصية على الإجابة: كيف يمكن لشخص ما تحمّل الصعوبات الفريدة لدولة مثل سيراليون؟ |
Oyuncuları taktim etmek benim için bir onurdur. soruları alabiliriz. Bu Soru Bodie Blair a. | Open Subtitles | ويشرفني أنْ أقدم طاقم العمل لذا لتبدؤوا بالأسئلة |
Ona bütün gece tek bir Soru sormadı. | Open Subtitles | لم تسأله اي سؤال طوال الليلة وهي متعلقة كلياً بالأسئلة |
Ama Klaus'un şu an fark ettiği gibi en ufak bir keşif kafasında sorulara yol açacaktı. | Open Subtitles | , ولكن كما أدرك كلاوس . الأكتشاف الصغير الذى جعل رأسة يمتلئ بالأسئلة |