İddaalı olmak istiyorum,ama yapamıyorum elma ile ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أدعي ذلك, ولكنني لا أفهمها أظن أن لها علاقة بالتفاح |
Biraz elma şarabı bulmuşlardı ve içmişlerdi. | Open Subtitles | وجدوا حوضاً مليء بالتفاح المخمر وشربوا منه الكثير |
Yumurta atıp, araba çizip, ağzınla elma yakalıyorsundur. | Open Subtitles | رمي البيض , سرقة السيارات, الإمساك بالتفاح |
Thousand Island soslu karides kokteyli az pişmiş biftek, Brüksel lahanası dondurmalı Elmalı turta, ve kakao. | Open Subtitles | مزيج من أنواع القرديس مع صلصة السلطة لحم مشوي نادر ملفوف كرنب فطيرة فاخرة بالتفاح والحليب |
Ya da Elmalı. Üzüm yerine Elmalı da yapıyorlar. | Open Subtitles | أو بالتفاح في بعض الأماكن يضيفون معه التفاح |
Rhonda'nın Elmalı pastası yüzünü gülümsetecektir. | Open Subtitles | بعض فطائر روندا بالتفاح ستضع البسمة على وجهك |
Elmalarla problemimiz var. Biraz sonra ağacın yanında konuşalım mı? | Open Subtitles | هناك مُشكلة جديدة بالتفاح نلتقي بعد خمسة دقائق عند الشجرة |
Skyline yolundaydık ve elma şarabı içiyorduk. | Open Subtitles | لقد جلسنا في ساحة انتظار و شربنا زجاجة خمر بالتفاح |
Biriniz elma, biriniz armut. Senden daha genç. | Open Subtitles | الأمر أشبه بالتفاح والبرتقال هي أكثر نضرة منك |
Bir tane elma tarçın alıp akçaağaç esmer şekeriyle bir şişe dolusu süte katarım. | Open Subtitles | فسأخذ قرفة بالتفاح وشراب العاصوريا خفيف السكر في وعاءٍ مع حليب كامل الدسم. |
Eğer bizi bu yıl yenerseniz, size Pawnee meyve bahçesinden bir sepet elma vereceğiz. | Open Subtitles | إن هزمتونا هذه السنة سنعطيكم سلة مليئة بالتفاح من حقل باوني الخاص بنا |
- Hayır, taze kremalı elma turtası. | Open Subtitles | لا، فطيرة محشوة بالتفاح .بالإضافة إلى كريم فريش منزلي |
Vagon elma yüklü. | Open Subtitles | العربة محملة بالتفاح. بشكل مسالم جداً. |
Sana içki hazırlayayım. Elmalı martini seviyorsun, değil mi? - Evet. | Open Subtitles | دعيني أحضر لكِ شراباً أنتِ تحبين المارتيني بالتفاح أليس كذلك؟ |
İşte ilk tarifin Elmalı dalkavuk tatlısı. | Open Subtitles | ومعيأولوصفةمنوصفاتكِ.. فطيرة التملّق بالتفاح |
Bir tanesi Elmalı, biri kabaklı, diğeri de limonlu olsun. | Open Subtitles | واحده بالتفاح, وواحده باليقطين وواحده بالليمون. |
Pekâlâ, Elmalı, çilekli, uşgunlu ve çikolata muzlu kremalı çeşitlerimiz var. | Open Subtitles | حسنا،لدينا فطيرة بالتفاح و الفراولة و الراوند |
Bütün gece uğraşıp çok güzel mısır ve Elmalı çörekler yapmıştı. | Open Subtitles | صنع فطيرة بالتفاح والذرة لذيذة ليدخل بها كطبق رئيسي الليلة... |
Peki ya pişmiş Elmalarla doldurulmuş fırında tavuk ve kenarında da tereyağlı haşlanmış patates ve kırmızı lahanaya ne dersin? | Open Subtitles | و ما رأيك فى أوزة مشوية محشوة بالتفاح ؟ و بعض البطاطس المسلوقة و الزبد و بعض الكرنب الأحمر على جانبه ؟ |
biz Elmalarla elmalari kiyasliyoruz | TED | لذلك فنحن حقّا نقارن التفاح بالتفاح. |
Elmalarla hokkabazlık yapardı. | Open Subtitles | اعتاد أن يلعب معي بالتفاح |