"بالشيء الذي" - Traduction Arabe en Turc

    • bir şey
        
    Bak, bu şu anda konuşmak istediğimiz bir şey değil, tamam mı Barney? Open Subtitles انظر ، هذا ليس بالشيء الذي نريد التحدث عنه الآن ، حسناً بارني؟
    Çünkü, tabi ki, bu gerçekten yakalayabileceğiniz bir şey değil, ama bunun her zaman bir şekilde fotoğraf makinesiyle çekilmiş gibi görünmesini isterim. TED لأنها بالطبع ليست بالشيء الذي يمكن التقاطه في الواقع لكنني دائما أريدها أن تبدو وكأنها التقطت كصورة
    Sana bir şey olmasından korkuyorum. Open Subtitles أنا قلق بالشيء الذي سيحدث لك كلّ يوم لأربع سنوات
    Yapamayacağın bir şey değil eğer sen de öyle hissediyorsan. Open Subtitles انه ليس بالشيء الذي لا يمكنك فعله حتى لو شعرت بالعكس
    Sadece bunun kutlanacak bir şey olduğundan emin değilim. Open Subtitles فأنا غير متأكدة فحسب إنه بالشيء الذي أريد أن أحتفل به بعد الآن.
    Bunun sürekli yaptığımız bir şey olmadığını bilmenizi isterim. Open Subtitles أريدك أن تعلمي بأن هذا ليس بالشيء الذي نقوم به عادة
    Pekala, birlikte yapabileceğimiz bir şey buldun mu? Asla olmayacak. Open Subtitles حسناً، هل فكرت بالشيء الذي يمكننا أن نفعله معاً؟
    Kontrol edilmesi gereken bir şey de değil. Open Subtitles إنه ليس بالشيء الذي يستلزم السيطرة عليه.
    Sana çok yüksekmiş gibi gelen bir ses duyabilirsin ama endişe edecek bir şey yok. Open Subtitles ستسمع صوتاً قد يبدو مرتفعاً بالنسبة لك. لكنه ليس بالشيء الذي يجب أن تقلق حياله.
    Aslında tekrar tekrar yapmak istenilecek bir şey değil yine de. Open Subtitles ليس بالشيء الذي تودين حقا الإستمرار بفعله.
    Ama öyle her önüme gelene verebileceğim bir şey değil. Open Subtitles لكنها ليست بالشيء الذي يمكنني أن أمنحه لأي أحد
    Bu, hazır olmadıkça yapılacak bir şey değil Clay. Open Subtitles إنه ليس بالشيء الذي تقوم به إن لم تكن مستعداً يا كلاي
    Sosyal biri değilim, özellikle övündüğüm bir şey değil bu ama bu benim bir parçam. TED لست بالشخص الإجتماعي، إنه ليس بالشيء الذي أفخر به بشكل خاص، و لكنه جزء من شخصيتي .
    Raylara atlamak çok büyük bir şey değil." Ahlakçı bir üslupla "Herkesin yapması gerekeni yaptım." TED ليست قضية كبيرة أن تقفز على السكة. والموعظة الأخلاقية الملحة هي "لقد قمت بالشيء الذي يجب على الجميع فعله."
    Onda bir şey değişti, öyle bir şey ki kendisi bile çok ünlü olduğu şeyde bunu kutladı, yazdığı bir ilahi: ''Amazing Grace" (Şaşırtıcı Merhamet) TED تغير شيء فيه، شيء جعل نيوتن نفسه يحتفل بالشيء الذي اشتهر به، ترنيمة كتبها: "نعمة مذهلة."
    Bir erkek için gerçekten önem verdiği bir şey, onun gururudur. Open Subtitles الرجل يفخر بالشيء الذي يهتم به حقًا
    Vermek istemediğim bir şey olmadığı sürece. Open Subtitles طالما انه ليس بالشيء الذي لن اعطيك اياه
    Vermek istemediğim bir şey olmadığı sürece. Open Subtitles طالما انه ليس بالشيء الذي لن اعطيك اياه
    Sana bir şey itiraf edeceğim. Open Subtitles أوشكت أن أقرّ بالشيء الذي أمّا سيبهجك --
    Hayır, bu öğrendiğin bir şey değil. Open Subtitles لا, إنه ليس بالشيء الذي تتعلمينه

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus