"بالقلق" - Traduction Arabe en Turc

    • endişelenmeye
        
    • endişe
        
    • endişeleniyorum
        
    • endişeli
        
    • endişelendim
        
    • endişeliyim
        
    • endişeleniyor
        
    • endişeye
        
    • endişelenen
        
    • endişelendik
        
    • endişelenmek
        
    • endişelenerek
        
    • huzursuz
        
    • endişeyle
        
    • endişelendi
        
    Ama bu sabah sirenler çalmaya başlayıp da ondan haber alamayınca endişelenmeye başladım. Open Subtitles لكن عندما سمعت صفارات الإنذار هذا الصباح، و لم أسمع صوته بدأت بالقلق
    Bilgisayarımın yazıcımın varlığını farkettiği günlerle ilgili endişelenmeye başlayacağım. TED أنا سأبدأ بالقلق بهذا الشأن يوم يصبح جهاز الكمبيوتر الخاص بي واعيا بالطابعة.
    Sende polislerin dikkatini çekeceğinden ve karlı akşamına nokta koymasından endişe ettin. Open Subtitles وبدأت بالقلق حتى لا يلفت الانتباه للشرطة، وأن يضع نهاية لمساءك المربح
    Vali, Adli Tıp Ofisindeki skandalın... etrafa yayılmasından endişe duyuyor. Open Subtitles يشعر بالقلق إتجاه التداعيات التي قد تُهشم الطبيب الشرعي كمهنة
    endişeleniyorum. çarşıya gidip ve çocuklara bakacağım. Open Subtitles بدأت أشعر بالقلق ، سأذهب الى السوق لأبحث عن الاولاد
    Kariyerlerimizle, günümüzdeki dünyadaki statümüzle ilgili olarak daha önce olmadığı kadar endişeli olmamızın bir başka nedeni var. TED هنالك سبب آخر لشعورنا بالقلق احيانا , ازاء مهننا و موقعنا في العالم اليوم، اكثر من السابق.
    Ben, belki, sizi tekrar kaçırmak için gelmiştir diye düşündüm ve endişelendim. Open Subtitles ففكَرت بأنهم ربما جاؤوا من أجلِكَ مرة أخرى لذا شعرتُ بالقلق الشديد
    Bazıları ülkemizin bütçe açığı hakkında endişelenirken ben cesaret açığımız konusunda endişeliyim. TED بعض الناس يشعرون بالقلق حول العجز في الميزانية الفدرالية لدينا، لكنني أقلق بشأن عجز الشجاعة لدينا.
    İyi gibi davranıyor ama gideceğim zaman için endişeleniyor. Open Subtitles لكن كانت تشعر بالقلق للوقت الذي سأغيب فيه
    Belki de şimdi sizi bir tarikata satmaya çalıştığımdan endişelenmeye başlıyorsunuz. TED ربما أصبحتم الآن تشعرون بالقلق قليلًا أنني أروج لطائفة دينية.
    Fakat sonraki sabah onu dönerken görünce tanrılar endişelenmeye başladılar. TED لكن في اليوم التالي فقط عندما رأوه عائدًا، بدأ الأسياد بالشعور بالقلق.
    Annesiyse pencere kenarında oturup kendi kendine konuşmaya devam ederken oğlu işten hala dönmediği için endişelenmeye başlamış, akşam yemeği de soğumuş. Open Subtitles حسناً, وكانت امه ماتزال جالسة تتحدث لنفسها لقد بدأت بالقلق لأنه تأخر عن ميعاد عودته وسيفسد عشاءه
    Hiç mantıklı değilsin ve nörotoksinin seni etkilendiğinden endişe etmeye başlıyorum. Open Subtitles لست منطقي وبدأت أشعر بالقلق من أن السم العصبي يؤثر عليك
    Eğer torununu dışarıda ve insanların içinde bu isimle çağırırsa Ladin'in cihad anlayışını destekleyen birisi olarak görüneceğinden endişe duyuyordu. TED أحس بالقلق أنه إذا دعاها بهذا الاسم خصوصاً خارج المنزل، في الخارج أمام الناس سيبدو كأنه يؤيد فكرة بن لادن عن الجهاد
    Ancak bunun hakkında pek endişe eden de yoktu. TED ولكن لا أحد كان يشعر بالقلق ازاء هذا الواقع.
    {C:$CAFFFF}Rehineler için çok endişeleniyorum. Open Subtitles لا يسعنا سوى الشعور بالقلق على سلامة الرهائن المحتجزين
    Tabii ki uykusuzluğundan ve iştahsızlığından endişeleniyorum. Onun fikriydi ama.. Open Subtitles بالطبع أشعر بالقلق إنها لا تنام وبالكاد تأكل
    İnsanlar, işe döndüğümüzde R'nin tekrardan birin üstüne çıkacağından endişeli. TED يشعر الناس بالقلق من أننا إذا عُدنا إلى العمل، فإن عدد التكاثر الأساسي سيرتفع مجدداً فوق الواحد.
    İşte şimdi endişelendim. Bütün evlerle konuştum, kimse çocuklar nerede bilmiyor. Open Subtitles أشعر بالقلق الآن، اتّصلت بجميع المنازل ولا أحد يعرف مكانهم
    Açıkçası ben Jane'in hareketlerinden çok o kadınınkilerden dolayı endişeliyim. Polis, Dahl'ın kimliğini basına bildirmemişti. Open Subtitles لنكون صادقين ، أشعر بالقلق إزاء سلوكها أكثر مما أشعر به تجاه سلوكه ، الشرطة لم تصدر
    Bence seni çok sevdiği için kıskanıyor ve endişeleniyor. Open Subtitles لأنة يحبك كثيراً ,و يغار عليك ,و يشعر بالقلق
    ve bize zarar veriyorlar çünkü stres ve endişeye neden oluyorlar. TED حتى لو كان ذلك مضراً بنا لانه يصيبنا بالقلق والاجهاد
    Uçakların varlığı Washington'un bu işteki parmağını açık edeceğinden endişelenen başkan, operasyonun daraltılmasını emretti. Open Subtitles شعر الرئيس بالقلق من أن هذا قد يكشف دور واشنطن وأمر بتخفيض العملية
    Elbette başta hepimiz endişelendik ama ikisi de koridorda yürümeye devam edince sorun yok sandık. Open Subtitles طبعاً, كلنا شعرنا بالقلق في البدايه و لكن فجأه .. بدها و كأن الرجل بخير لأنهم تابعا مشيهما في الممر
    En iyi olmadığım ortaya çıkarsa ne olacak diye endişelenmek istemiyordum. Open Subtitles بدأت بالقلق ماذا يحدث إن ظهر للجميع أنني لم أكن الأفضل؟ لم أرد أن أعيش في قلق
    Benim için endişelenerek... vaktinizi boşa harcıyorsunuz, hanımefendi. Benim varlığımla yokluğum bir. Open Subtitles أنت تضيعين وقتكِ بالقلق عليّ سيدتي
    Yani, işte tam orada, genç bir kadın bir kanal kullanarak tıpkı benim yaşadığım gibi bir deneyimi hakkında konuşuyordu ve o an kendimi huzursuz hissettim. TED أعني أنه كان هنا شابة وظفت قناتها للتحدث عن تجربتها كما فعلت بالضبط، ورغم هذا شعرت بالقلق.
    Yüzü solgun ve derin endişeyle doluydu. Open Subtitles كان وجهه شاحباً ومليئاً بالقلق العميق
    Kaçınız endişelendi diğerleri için ? Open Subtitles كم منكم شعر بالقلق ما إن كانتم ملابسه جذابة أو إن كنتم تستمعون للموسيقى المناسبة ؟

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus