Lütfen Deb. Sizi geri getirmek için birçok sıkıntıya kalkışmış. | Open Subtitles | هيا يا ديب إنه يمر بالكثير من المشاكل لكي يعيدك |
Çünkü bal üretme işi, birçok arının birçok küçük işi yapmasını gerektirir. | Open Subtitles | لأن صنع العسل يتطلب الكثير من النحل يقوموا بالكثير من الوظائف الصغيرة |
Çıkması için kabini yakamayız, üzerinde çok fazla çamur var. | Open Subtitles | لقد غطى الكوخ بالكثير من الطمى حتى لا يمكن احراقه |
Beni, o aptal fotoğraf çekimlerinden eve çok fazla şeyle gönderdiler. | Open Subtitles | يعيدونني إلى المنزل بالكثير من الأشياء من جلسات التصوير الغبية تلك |
Eski bir bar garsonu olduğuna göre şüphesiz bir sürü erkek tanıyordur. | Open Subtitles | وهي بلا شك كونها مضيفة حانة سابقة على معرفة بالكثير من الرجال |
bir çok özelliğim var ama unutkanlık onlardan biri değil. | Open Subtitles | أنا أتمتع بالكثير من الصفات، لكن النسيان ليست واحدة منها |
Oradayken... Bana verilen emirlerle pek çok kötü şey yaptım. | Open Subtitles | عندما كنتُ هناك، قمت بالكثير من الاعمال، تحت وطئة الآوامر |
Adamım, bizi istemedikleri birçok şov çektim bugüne kadar mesela "Sizin Kasabanız: | Open Subtitles | لقد قمت بالكثير من العروض حيث قاموا بالغضب منا مثل بلدتك ساتل |
Sağol, bu arada eğer limde olsaydı birçok şey yapmana izin verirdim. | Open Subtitles | شكرًا.للعلم فقط لو كان الأمر يعود لي لتركتك تقومين بالكثير من الأشياء |
Bu küçük cihazda birçok şey yapıyorum. | TED | أقوم بالكثير من الأمور على هذا الجهاز الصغير. |
Bunlar Wi-Fi veya hücresel sistemler gibi bir şey. Bu alanda birçok çalışmalarım oldu. | TED | هذه الأشياء مثل الواي فاي وشبكة الاتصالات الخلوية، وقمت بالكثير من العمل في هذا النطاق. |
Birden eline... çok fazla para geçmiş gibi görünen biri var mı? | Open Subtitles | هل مررت بموقف يوما بدا فيه أن أحدهم فاز بالكثير من المال |
Yeni doğmuş bebekler çok fazla bir şey yapamazlar ama gerçekten iyi oldukları tek şey emmektir. | TED | الأطفال حديثي الولادة لا يمكنهم القيام بالكثير من الأشياء، عدى شيئا واحدا يجيدونه حقا ألا وهو المص. |
Evet ama çok fazla hile yapmak zorundaydık. | TED | نعم، ولكن اضطُررنا للقيام بالكثير من الحيل. |
Doğru söylüyor olabilirsin, ancak bir sürü yosun ve çamur maskeleri yapıyor olacağım. | Open Subtitles | قد تكونين محقّة, إلا أنّني أرغب بالقيام بالكثير من أقتعة طين العشب البحري. |
Temel yaşam gereksinimlerine erişim olmadan bir sürü insanı bir adaya getiremez, veya 50,000 kişilik bir şehir inşa edemezsiniz | Open Subtitles | فلا يمكنك أن تأتي بالكثير من الناس لتضعهم على جزيرة أو أن تبني مدينة يعيش بها 50.000 فرد دون وجود |
Bu güzellik bir sürü belaya yol açtı, değil mi? | Open Subtitles | هذا الشيء الجميل قد تسبّب بالكثير من المتاعب، أليس كذلك؟ |
bir çok isimle seslendiler bana ama baba diyen hiç olmamıştı. | Open Subtitles | كانو يلقبوني بالكثير من الأسماء ولكن أبي لم اسمعها من قبل |
Birine oyuncak bir gezegen verip oradaki pek çok dinamikle oynamasını sağlarsanız ne olur? | TED | تعلمون ماذا يحدث عندما تقدمون لعبة كوكب ويلعبون بالكثير من الديناميكية، |
Aynı anda çok şey söyleme. Sadece nerede olduğunu söyle. | Open Subtitles | لا تتفوه بالكثير من الكلمات قل لي أين أنت وحسب |
Hayvan açık alanda beslenmiyorsa, bu işte büyük yanlışlıklar vardır. | Open Subtitles | لا يحضون بالكثير من الهواء النقي وبهم الكثير من الشوائب |
Ben iç dekoratörüm ve daha çok evde çalışıyorum. | Open Subtitles | انا اعمل مصممه للديكور الداخلي وعليه , فإنني اقوم بالكثير من الاعمال في المنزل |
Aferin sana. Etrafta bu kadar şiddet varken bunu yapabilmen zor olmuştur. | Open Subtitles | هنيئاً لك، لابد أن ذلك كان صعباً بكونك محاطاً بالكثير من العنف. |
Size göstermemem gerekiyor, ama bu tezgahın arkasında, yapmamam gereken çok fazla şey yaptım. | Open Subtitles | لا أظن أنه من المفترض أن أعرضه لك لكن لكني أقوم بالكثير من الأشياء خلف هذه المنضدة ليس من المفترض أن أفعلها |
Hiç olmazsa çocuklar bol bol ev yemeği yiyecek. | Open Subtitles | على الأقل سيحظى الأطفال بالكثير من الطهي المنزلي الجيد |
Geçtiğimiz günlerde bu kadar çok şeyi hallettiğin için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً لكِ لإهتمامك بالكثير من الأمور خلال الأيام القليلة الماضية |