Zannımca ufak olmalarıdan dolayı ciddi bir üzüntü duyuyor olmalılar. | Open Subtitles | أعتقد انهم يصابون بحزن كبير حقا لكونهم صغارا جدا مثلا |
Devrini tamamlayan güzel bir ilişkinin ardından uygun kaçacak miktarda üzüntü hissettim. | Open Subtitles | لم أفعل، لقد شعرت بحزن لعلاقة جيدة انتهت |
Şimdi oturup dizlerini tut ve üzgün üzgün sallanmaya başla. | Open Subtitles | اريدك فقط ان تجلس، و تمسك ركبتيك وتبدأ بالتأرجح بحزن. |
Kalbi kırık ve üzgün gibi davranmanın sebebi insanlar üzülsün diye değil mi? | Open Subtitles | ألا تتصرفين بحزن وفزع لكي يشعر الناس عليكِ بالأسى؟ |
Evet. Orada ayakta duruyorduk ne yazık ki ikimizde aynı adam âşıktık. | Open Subtitles | وقعنا هناك كلانا مغرومون بحزن بنفس الرجل |
Bu insana bütün malını mülkünü toplayıp bir at arabasına koyup onu yavaşça ve hüzün içinde yanan köyünden uzaklaştırma isteği vermiyor mu? | Open Subtitles | ألا يجعلكَ تُريد أن تضـع كـل أمـتـعـتك في عربة خشبية وتسحبهم بحزن وبطء |
Bana kalırsa öyle ufak tefek olmalarından ötürü acayip mutsuz olsa gerekler. | Open Subtitles | أعتقد انهم يصابون بحزن كبير حقا لكونهم صغارا جدا مثلا |
Muazzam hüzünlü ve neşeli bir hikâyeydi. | Open Subtitles | وذلك أنها قصة بحزن شديد وفرح عظيم. |
Muazzam, boş iskeletleri hüzünle göğe doğru iç çekiyor. | Open Subtitles | عظامهم ، هياكل عظمية متروكة. تنهد بحزن إلى السماء. |
Haberleri bir çayır köpeği ailesiyle sunsaydı, ve ne zaman üzücü bir şeyler söylese, çayır köpekleri endişeli bir şekilde kafalarını kaldırsaydı. | Open Subtitles | لو قام بعرض الأخبار مع مجموعة من كلاب البراري وعندما يقول شيئاً حزيناً يخفضون رأسهم بحزن |
O gittikten sonra da annem bu kez üzüntü ve hasretten dolayı yıkıldı. | Open Subtitles | بعد ان غادر ، هي كانت تشعر بحزن فظيع ولم يكن هناك شيئ تبقى |
Kralyolunda karşılaştığınız sorunları duyunca derin bir üzüntü yaşadım. | Open Subtitles | أنا كنت آسف بحزن لكل ماسمعته من مشاكل على طريق الملك |
O kadar üzüntü ve acı çeken kimseyi görmemiştim. | Open Subtitles | قد تحدثت بحزن أنا لم أشاهد أبداً مثل هذا الألم |
Başka bir odada uyandım kafam çok karmaşık ve üzgündüm daha sonra da beni çok üzgün hâle getirmişti. | Open Subtitles | كنت أفيق فى غرفة أخرى مشوشة التفكير وحزينة كنت أشعر بحزن شديد بعد كل جلسة |
bu açık ki o Cedric için çok üzgün harryi sevdiği için kafası karıştı. | Open Subtitles | واضح أنها تشعر بحزن على سيدريك والآن إختلط عليها الأمر أكثر مع هارى |
Şimdi de, sonsuza kadar üzgün olarak yaşamalısın. | Open Subtitles | والآن، أنت يجب أن تعيش بحزن الى الابد |
Ne yazık ki kadın Stravinsky gibi adam Isadora gibi görünüyor! | Open Subtitles | ! بحزن , هي تبدو مثل سترافينسكي وهو يبدو مثل إيزادورا |
Ama ne yazık ki seninle oynayacak vaktim yok. | Open Subtitles | لكن بحزن ليس لديّ وقتٌ للعب معك. |
Yine de o son anda hayatın bedenimden çekildiğini sandığım anda büyük bir hüzün duydum. | Open Subtitles | رغم ذلك في اللحظات الأخيرة، حينما اعتقدت أنني سأموت.. شعرت بحزن عميق.. |
Iki ya da üç tane geçtiğini gördük, arkasından yürüyen insanlar hüzün içinde hayıflanmak yerine sevinçle ilahiler okuyorlar. | Open Subtitles | و الناس المُرافقون يبدو و أنَّهم يُرنِّمون بابتهاج بدلاً من الانتحابِ بحزن |
mutsuz geceler söyleme vakti o "mutsuz" değil, " Napoleon için". | Open Subtitles | حان الوقت لنقول ليلة سعيدة بحزن unhappily unhappily انه ليس بحزن to Napoli انه لنابولي |
hüzünlü içiyorsun. | Open Subtitles | انتِ تشربين بحزن |
Bana bakıp hüzünle, bir kamyonun onu 17 Nisan 1964'te çiğnediğini, söyledi. | Open Subtitles | ونظرت لي بحزن وقالت: لقد صدمته شاحنة في 17 إبريل عام 1964 حين كنا نعبر الطريق |
- Çok fazla zamanımızın olmadığını biliyorum senin için üzücü olan, Marcella'nın da fazla zamanın olmaması. | Open Subtitles | أستمع إلي أيها المجرم الغبي أبن السافلة أعلم أنه لا يوجد لدينا وقت وذلك يعني بحزن .أن مارسيلا ليس لديها وقت أيضاً ما الذي تعرفة ؟ |