İlk başta, bu çok sezgisel olmayan bir şeydi, ama onların bakış açısından, bir çok anlamı var. | TED | في البداية، كان شيئا غير بديهي لكن عندما تفكر بالأمر من وجهة نظرهم، فالأمر واضح وذا مغزى |
Üniversitesinde Fabian Monrose'nin laboratuvarında yaptıkları ve baktığınızda sezgisel bir şey ama şaşırtıcı türde. | TED | كان هذا مختبر فابيان مونسورس في جامعة كارولينا الشمالية، وما فعلوه كان شيء بديهي بمجرد رؤيته، لكن فيه نوع من المفاجأة. |
Son olarak, kıkırdaklar arasındaki larenks kasların hareket etmesiyle, bu ses telleri iç enstrümanlarımızı sezgisel olarak çalmak için gerilebilir ve kısalabilir. | TED | وأخيراً، بتحريك عضلات الحنجرة بين الغضاريف، يمكننا تمديد وتقليص تلك الطيات لتشغيل أدواتنا الداخلية بشكل بديهي. |
Sezgiseldi ve apaçık ortadaydı. Peki ya evrim? | TED | إذاً كان هذا بديهي و واضح. والآن ماذا عن نظرية التطور؟ |
Benim için apaçık olan şeyin başkaları için de apaçık olduğunu düşünme hatasına çok sık düşerim. | TED | وكثيرًا ما اعتقدت بالخطأ أن ما هو بديهي بالنسبة لي هو كذلك للجميع. |
Biz insanlar, sezgisel olarak kuşları müzik öğretmenlerimiz olarak görüyoruz. | TED | ونحن كبشر، ندرك بشكل بديهي أن الطيور تعطينا دروسا في الموسيقى. |
Ve tabi ki hepimiz sezgisel olarak biliyoruz ki mutluluk sadece sefaletin olmaması durumu değildir. | TED | وبالطبع نحن نعرف ذلك بشكل بديهي أن السعادة ليست مجرد انعدام البؤس. |
Bu tamamen sezgisel; bunun bir el kitabı yok. Arayüz kayboluyor. | TED | وهذا بديهي تماما لا يوجد دليل التعليمات الشكل يختفي قليلا |
Aynı buradaki gibi. Çok hızlıca sezgisel bir tepki verdiniz. | TED | ونفس الشيء هنا ، كان لكم رد فعل بديهي و الذي كان سريعا جدا. |
sezgisel anlamda anı yakalamak için mükemmel bir zamanlaması var. | Open Subtitles | شعور بديهي بالوقت يجعلها تلتقط الصورة في اللحظة المُناسبة |
Bu Elser sezgisel çalışıyor ve neredeyse hatasız ilerliyor. | Open Subtitles | إيلسر هذا يعمل بشكل بديهي و دقيق جداً |
Bu inanılmaz bir sezgisel tasarım. | Open Subtitles | إنه تصميم بديهي مثير للدهشة |
Aslında epey sezgisel bir işti. | Open Subtitles | كان الأمر بديهي للغاية |
(Kahkahalar) Ben size, "başka bir şey var", diyeceğim; ve bu çok temel bir şey: iyi bir beyin teorimiz olmamasının bir nedeni daha var ki o da cevabı görmemizi engelleyen, sezgisel, kuvvetle inandığımız, ama yanlış olan bir varsayımımız olması. | TED | (ضحك) سأخبركم بشيء آخر, و هو حقاً أساسي, و هذا هو: هناك سبب آخر لعدم إمتلاكنا نظرية جيدة للدماغ, وهو أنه لدينا إفتراض بديهي و مسيطر ولكنه غير صحيح, و قد منعنا من رؤية الإجابة. |
Bu sezgisel olan. | TED | ذلك بديهي |
Bu gece olanlar için, hiçbir şeyin apaçık olmadığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | أنا أقول بأنّه لا يوجد شيء بديهي بخصوص ما حدث هنا الليلة |
apaçık bir vekil kullanımı. | Open Subtitles | و قتل بديهي لبديلات |
Hayır, ne olduğu apaçık ortada. | Open Subtitles | لا, ما حدث بديهي |
Bu apaçık mı? | Open Subtitles | هذا بديهي |