Bir buğdayın 400 ila 450 tane çekirdeği olur. | Open Subtitles | محصول بذرة واحدة من السنابل 400 إلى 500 حبة |
Ve Mısır'a Amram ile Yokebed'in mütevazı kulübesine, aklı ile kalbine Tanrı'nın yasaları ve emirlerinin yazılacağı bir insanın tohumlarını yolladı. | Open Subtitles | و تصاعد بكاءهم إلى السماء و كان الرب يسمعهم و حيث ألقى فى مصر داخل كوخ متواضع لعمرام و يوشابيل بذرة الرجل |
Kırk yıl önce... bu bahçeye bakmaya başladığımda bir tohum ektim. | Open Subtitles | قبل 40 عاما عندما بدأت بالاعتناء بهذه الحديقة زرعت بذرة |
Bir tohumda bir gene sahipler. Bitkiye sahip değiller. | Open Subtitles | يملكون جينـة واحدة في بذرة واحدة و لا يملكون النبتـة |
Cebrail gelip Tanrı'nın tohumunu onun rahmine koydu. | Open Subtitles | ونزل الملاك جبريل ووضع بذرة الله فى رحمها |
Bir gün, kimsenin nereden çiçeklendiğini bilmediği bir tohumdan yeni bir tür çiçek filizlenmişti. | Open Subtitles | ويوم ما، من بذرة انبثرت، ولا أحد يعلم من أين أتت، نوعٌ جديدٌ من البراعم نمى. |
Yağmurlu mevsimde büyürler ve yılın geri kalanında hayatta kalmalarına yardımcı olmak için tohumu vardır. | TED | فهي تنمو في موسم الأمطار و لديها بذرة تساعدها على البقاء حية لبقية العام. |
Bu lifler hayatlarına pamuk çiçeğinin derinliklerinde, yani tohumun yüzeyinde başlıyorlar. | TED | تبدأ هذه الألياف بالنمو عميقًا داخل زهرة القطن، على سطح بذرة. |
O gün, orada toprağa gömülen şey şeytanın tohumundan başka bir şey değildi. | Open Subtitles | بسبب النبتة التى غرست فى هذا اليوم كانت بذرة شر |
Sonra ofisim tahrip edildi ve biri masama şeftali çekirdeği bıraktı. | Open Subtitles | بعد ذلك تم تخريب مكتبي ، وترك أحدهم بالمصادفة بذرة خوخ على المكتب |
Spoiler olacak ama 20 dakika sonra bir erik çekirdeği çıkıyor. | Open Subtitles | وللتنبيه: بعد عشرين دقيقة, سيجدوا به بذرة برقوق. |
Savannah'ın üyelik kabulünü yaptığımızda o şeyi öyle sıkı tutuyordu ki neredeyse elinden karpuz çekirdeği gibi fırlayacaktı. | Open Subtitles | عندماكنانحتفلبـ" سفانا" كانت تتمسك به بأحكام. بالكادأنتزعناهمن يديها، مثل بذرة البطيخ |
İlk çocuğumuzun tohumlarını orada attığım da söylenebilir. | Open Subtitles | فى الحقيقة أنه المكان الذى غرست فيه بذرة طفلنا الأول. |
Çocuklarımıza farklılıkları bu kadar gösteriyor olmamız da ayrımcılık tohumlarını ekmekle aynı olmuyor mu? | Open Subtitles | ألا يُؤدي جعلَ أطفالنا مُدركينَ جداً للاختلافات إلى زرع نفسِ بذرة التفرُّق؟ |
Allah'tan şeytan tohumlarını taşımaya ihtiyacım yok. | Open Subtitles | ولكن شكرا لله فلست بحاجة لحمل بذرة الشيطان لأن لدي طريقة أخرى للحصول على المال |
O bir tohum, aslında, ama öyle herhangi bir fidanlıkta bulabileceğin bir şey değil. | Open Subtitles | في الحقيقة إنها بذرة, ولكن ليست النوع الذي تجده في المشاتل المحلية. |
Kırk yıl önce... bu bahçeye bakmaya başladığımda bir tohum ektim. | Open Subtitles | قبل 40 عاما عندما بدأت بالاعتناء بهذه الحديقة زرعت بذرة |
Her tohumda, bir çiçeğin açma umudu var. | Open Subtitles | لأن في كل بذرة هناك وعد بنمو زهرة |
Fakat ruhuna karanlığın tohumunu ekecekti. | Open Subtitles | لكن بذرة الظلام قد تكون مزروعة في روحه الآن |
Bir kaktüsün hayatı boyunca ürettiği 40 milyona yakın tohumdan ...sadece birinin ebeveynlerinden daha uzun yaşama ihtimali oluyor. | Open Subtitles | من ال 40 مليون بذرة التي ينتجها الصّبّار طوال فترة حياته هنالك فرصة لواحدة فقط لتصبح نبتة لتعمّر مع آبائها |
Ama hoşnutsuzluğunuzun kışında hâlâ, ölmeyi reddeden küçük bir iyilik tohumu var. | Open Subtitles | ...لكن هناك بذرة خير واحدة فقط ترفض أن تموت فى شتاء مملكتنا |
Tek bir tohumun içerdiğinden daha fazla miktarlarda. | Open Subtitles | أكبر من أى شيء يوجد فى بذرة واحدة. |
En ufak kuşku tohumundan kötülük doğar. | Open Subtitles | من أصغر بذرة من الشك.. تنمو شجرة عظيمة من الشرور المسمومة |
Öpülmeyi pek hazzeder. Dilinize çekirdek koyun çitleyecektir. Ya da sizi ısırır. | Open Subtitles | ضعى بذرة فى لسانك وسيأكلها على الفور أو يعضك |
Şu haşhaş tohumunun, kavun kadar olmadığına eminmisin? | Open Subtitles | تلك بذرة الخشخاش أنت متأكدة من انها ليست رقيّة ؟ |