| Altı kardeşimin dördüyle birlikte Bristol'un biraz dışındaki üç yatakodalı bir sosyal konutta büyüdüm. | TED | نشأت في منزل للمجلس يحوي ثلاث غرف وأربعة من أصل ستة من هؤلاء الإخوة، خرجوا من بريستول للتو. |
| Şimdi dostlarım, ...yarın Bristol'da gemi aramaya başlarım. | Open Subtitles | غدا سأبدأ من ميناء بريستول لإيجاد سفينة مناسبة |
| Bütün bu kural ve kanunlara rağmen, ...Bristol'da dürüst bir denizci kalmamış ! | Open Subtitles | ومع كل هذا الأخذ والرد إلا أنه لا يوجد بحار أمين في كل مرفأ بريستول |
| Bristol'da bulunan, ve de Hawke ile seyahat etmiş bir sürü eski arkadaşım var. | Open Subtitles | هناك طاقم كامل من زملائي البحارة الذين سبق لهم الإبحار مع هوك موجودون هنا تحديدا في بريستول |
| Bristol Bar' a gidebilir miyiz? | Open Subtitles | هيه ماكس, هل يمكننا الذهاب إلي بريستول بار؟ لم لا؟ |
| Evet. Bristol'dan Albany'ye kadar da bugün burada şahit olduğum türden şaşırtıcı olaylarla karşılaşmamıştım! | Open Subtitles | أجل، ولم يحدث لي شيء من بريستول إلى ألبني |
| Ama Bristol'den Albany'ye varıncaya dek bugün burada gördüklerim kadar şaşırtıcı bir şey görmedim. | Open Subtitles | أجل، ولم يحدث لي شيء من بريستول إلى ألبني مثل الذي شاهدته هنا اليوم |
| Tam Bristol üzerinde uçarken küçük yaramaz uyuyakaldı. | Open Subtitles | لقد غفا الصغير أثناء طيراننا فوق بريستول |
| Bristol'da ya da o civarda yaşayan 20'li yaşlardaki sarışınlara işkence ederdi. | Open Subtitles | كان يعذب النساء الشقراوات اللواتي تتراوح أعمارهن بين 20 وكان يقطن في ضواحي 'بريستول' |
| Bristol ve çevresinde 20'li yaşlardaki tüm sarışınları uyardık. | Open Subtitles | وقمنا بتنبيه كل فتاة شقراء تبلغ من العمر 20 سنة وتعيش في 'بريستول' وقمنا بتأمين المنطقة |
| Bristol şefim olduğu sürece asla yükselemeyecektim zaten. | Open Subtitles | اسمع,أنا لم أكن سأقبل أن يكون بريستول مديري |
| - İki gün içinde, Bristol'da olacağız, - sonra da belki İrlanda'ya gideriz... | Open Subtitles | أنجل خلال يومين سنكون في بريستول ثم إيرلندا ربما |
| Bugün Essex'te Yorkshire'da, Cheshire'da ve Galler'de Bristol'da da isyanlar çıktı. | Open Subtitles | هناك تمردات اليوم في أسينكس وفي يوركشاير وفي شيشر وفي ويلز وفي بريستول |
| Trafford Park'ta kuzeybatıdaki İngiliz Havacılık Şirketi Birmingham'daki Dunlop Lastikleri ve Bristol'daki Rolls-Royce. | Open Subtitles | شركة الطيران البريطانية فى الشمال الغربى دونلوب تيرز فى برمنجهام ورولز رويس فى بريستول |
| Fakat Bristol'de kalırsan patronlar üçüncü çeyreğin sonunda seni müdür yardımcılığına terfi ettirip maaşına %40 zam yapacaklar. | Open Subtitles | الان لو بقيت في بريستول الرجال في الطابق الاعلى جاهزون لوضعك في فتحة نائب الرئيس في نهاية الربع الثالث |
| Eğer bilmiyorsan, Bristol'de bir denizci tanıyorum, senin için üç yıldır bekleyen. | Open Subtitles | إن لم تفعل، 'أعرف بحارين بـ'بريستول الذي أنتظروك لثلاثة سنوات. |
| Sen Bristol'de geriye dönmek için bir gemiye bin, hmm? | Open Subtitles | أنت فى 'بريستول' لتحصُل على سفينة وتعود لهُناك، صحيح؟ |
| Gelecek haftanın sonunda Bristol'de ol. | Open Subtitles | كُن فى 'بريستول' بحلول نهاية الإسبوع القادم. |
| Adamların geldiğini anlarsan Bristol'den kaç. | Open Subtitles | فى حالة جاء رجال يتقصون، 'غادري 'بريستول. |
| O ve gemi, asla bir daha Bristol'u göremeyecek. | Open Subtitles | هو وهذه السفينة لن يَروا 'بريستول' مجدداً. |
| Her şeyi bir gemiye yakışır şekilde düzene sokmak için su ve sabun gibisi yok. | Open Subtitles | لا شيء مثل الصابون والماء لجعل كل شيء مرتب علي نمط بريستول |