Bu süreci çok daha çabuk gerçekleştirebilecek, daha Hızlı bilgisayarlar üretmek için artık bu programları kullanıyoruz. | TED | ونحن الآن نستخدم تلك البرامج لإنتاج حواسيب أسرع بكثير بحيث نستطيع إجراء تلك العمليات بسرعةٍ أكبر. |
Bu günlerde, Tanrı'nın inayetiyle, ne çabuk büyüyorlar. | Open Subtitles | إنهم يكبرون بسرعةٍ في هذه الأيام، وفقهم الله. |
Ve fark ettim ki günün ilk saati sonraki yedi saatten çok daha çabuk geçiyormus. | Open Subtitles | 30 و اكتشفت أن الساعة الأولى من اليوم تمُّرْ بسرعةٍ أكبر من السيع الساعات اللاحقة |
Çünkü gaz halindeki maddelerde atomlar birbirlerinin yanından öyle Hızlı geçerler ki birbirlerine tutunamazlar. | TED | حسناً، في الغازات، تمرّ الذّرات جنباً إلى جنبٍ بسرعةٍ بالغة حتىّ أنّه لا يمكن لها أن تتشابك. |
Yani; siz ve laboratuvar asistanı köprüyü hızlıca geçecek, hızına uyum sağlamak için de biraz yavaşlamanız gerekecek. | TED | لذا، تركض أنت ومساعدة المخبر عابرين بسرعةٍ مع المُشكاة إلّا أنّك ستُبطئ من خُطاك قليلًا لتتناسب مع وتيرة خُطاها |
Adadaki herkes biliyor ki, McGarrett, sen suçluları çabuk ve etkili yakalıyorsun. | Open Subtitles | - أو "الآن كل من في هذه الجزيرة يعرف "ماجاريت انت تلعبها بسرعةٍ وخسارة |
Ve çok çabuk cevap vermezlerse, onların bağış şansını tekrar gözden geçireceğimi söyledim. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} مُطالبًا المعرّف الضريبيّ للمتبرّع ومُهدّدًا بمراجعةِ شؤونهم الخيريّة إن لم يجيبواْ بسرعةٍ. |
Çok çabuk bir şekilde ısısı düşebilir. | Open Subtitles | سيصبح الأمر باردًا بسرعةٍ عالية. |
"Hayat yavaş gelişir ama çabuk bozulur ve yalnızca felaketler bize her şeyin net gösterir." | Open Subtitles | "الحياةُ تتحسّن ببطئٍ وتذهب على نحوٍ خطأ بسرعةٍ" "والكارثة الوحيدة واضحة جليّة." |
Çok çabuk. Ve biz de yaşlanıyoruz. | Open Subtitles | بسرعةٍ للغاية، ومن ثم نشيخ |
Bu kadar çabuk mu döndün? | Open Subtitles | عدت بسرعةٍ كبيرة؟ |
Evet. Çok çabuk öğrendi. | Open Subtitles | اجل ،، لقد أتقنها بسرعةٍ جداً |
Sonra Novartis'teki iş ortaklarımız, bu sentetik DNA'yı Hızlı bir şekilde grip aşısına dönüştürdüler. | TED | المتعاونون معنا في نوفارتس بدأوا بسرعةٍ القيام بتحويل الحمض النووي المصنع إلى لقاح إنفلونزا. |
Gözlemciye varana dek hiçbir ses duyulmaz çünkü nesne yarattığı sesten daha Hızlı ilerlemektedir. | TED | لا يُسمع أيّ صوتٍ عند إقترابها من مراقبٍ ما، لأنّ الجسم ينتقل بسرعةٍ أكبر من الصّوت الذّي يصدره. |
Sabah, yabancı çok Hızlı bir şekilde duvar için temel kazmaya başladı akşam olunca da taş toplamak için dağlara gitti. | TED | في الصباح، بدأ الغريب بحفر الأساسات بسرعةٍ مذهلة، وبحلول اللّيل انطلق نحو الجبال لإحضارحجارة البناء. |
Karım ve çocuklarım, hareketi yeterince Hızlı bırakmadığım ve bağlantılarımı koparmadığım için beni terk etti. | TED | وقد تركتني زوجتي وأولادي، لأنني لم أغادر الحركة ولم أنفصل عنها بسرعةٍ كافية. |
ve bazı şeyler çok Hızlı ya da çok yavaş yaşandığı için onları fiziksel olarak ölçmeniz asla mümkün olmayabilir. | TED | كما تحدث بعض الأشياء بسرعةٍ كبيرةٍ أو ببطءٍ شديدٍ بحيث قد لا تتمكنوا من قياسها بشكل واضح. |
hızlıca geçeyim: Ben de o da eşcinsel değiliz, bekârız ve bebeğimiz var. | Open Subtitles | بسرعةٍ شديدة ، أنا وهو لسنا شاذان ، أعزبان ، ولدينا طفلة |
Lütfen sahneyi hızlıca boşaltalım. | Open Subtitles | هلاّ أخلينا المنصّة بسرعةٍ رجاءً |
Her şey hızlıca dışarı doğru dağılıyor. | Open Subtitles | جميعها تندفع أماماً بسرعةٍ شديدة |
Ses deniz seviyesinde saatte yaklaşık 1225 kilometre hızla hareket eder. | TED | عند مستوى سطح البحر، تنتقل الأصوات بسرعةٍ تصل إلى 1225 كم/ساعة. |